Kuşkusuz insanoğlunun en derin ve iflah olmaz hastalığı, yüreğinde hissettiği ve neden/nasıl oluştuğunu bilmediği “zorlanma” hissini dışarıda bir yerde çözebileceğini düşünmesidir.
Kuşkusuz insanoğlunun en derin ve iflah olmaz hastalığı, yüreğinde hissettiği ve neden/nasıl oluştuğunu bilmediği “zorlanma” hissini dışarıda bir yerde çözebileceğini düşünmesidir.
“”Hocam evli misiniz?” “Hayır, bekarım.” “Hiç evlendiniz mi?” “Evet, 4 kez.” Hayretten meraka oradan istihzaya kayan bir bakış ve ardından “Terzi kendi söküğünü dikemiyor galiba” Yüzümde tebessüm…
Baba kızına der ki “akşam eve hava kararmadan geleceksin.” Kızı sorar “ama erkek kardeşim daha geç gelebiliyor?” Baba der, “sen kızsın!”
Bitmeli bu ilişki. Ama nasıl? Bitirilmesi konusundaki kesinlik o kadar kati ve elzem ki, “Neden?” sorusunu sormaya bile gerek yok. Aldatılmışsın bir kere. Nedeni olur mu bunun? Hangi kitapta tövbesi var? Hangi kul affeder? Ama’yla başlayan hangi cevap inkar edebilir aldatılmayı? Ağlasan, zırlasan, binbir pişmanlık içinde nadim olsan, ne fayda. Aldatılmışlığımın acısını dindirir mi; […]
Gözlerini kaçırdı gözlerimden. Oysa, ne düşündüğümü deli gibi merak ediyor. Biliyorum, hissediyorum bunu. Ne var ki duymaktan, gözlerimde göreceği şeyi görmekten duyduğu korku yüzünden; kendinden kaçtığı gibi kaçıyor gözlerimden. Oturduğu koltuğun sağındaki cama baktı uzun uzun. Sonra tavana, sonra yere, sonra sonra sonra… Gözleri, benim dışımda her yerde gezinip durdu. An an bakıp, ne düşündüğüme, […]
Neden yapar ki bir insan bunu kendine? Bekarken ayrılamadığın birinden, evlendiğinde ayrılabileceğini nasıl düşünürsün? Akıl denilen o fakir, nasıl bir yoksulluk içine düşer ki, insanın önünü görmesine engel olur? Ortada değil midir; bekarken ayrılamadığın birinden, evliyken ayrılmanın katbekat zor olacağı gerçeği… Dışarıdan bakıldığında böyle görünüyor, Lakin, madolyonun başka yüzü var: Bazıları için ayrılık, ancak evlenildiğinde […]
Adama ne desem, bilemedim. Desem ki, “Eşini kaybettiğin için çok üzgünsün, onu kazanmak, onu mutlu etmek için elinden geleni yapmak istediğini söylüyorsun, ama istemediği halde onu ilişkiye zorluyorsun. İsteksiz olduğunu gördüğün, seni kırmamak, aranızda tartışma çıkmasın diye, sesini çıkarmadan, bir ölü gibi yanına yattığını gördüğün halde, onunla sevişiyorsun… Onu mutlu etmeye çalışmak bu mu!?” diyemedim. […]
İNANMAK VE HEZEYAN İnanmak sözlükte; “Bir şeyi doğru olarak benimsemek, Birini doğru sözlü olarak bilmek/güvenmek, Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek, Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek, Kanarak aldanmak” cümleleriyle tanımlanıyor. *** Ben bu tanımları biraz daha derinleştireyim, özellikle de “psikolojik bir derinlik” katarak, genişleteyim… İnanmak; Öyle olduğundan […]
ANNEM VE KADINLARIM Dün gece ağladım… Sessizce. Kimse görmedi ağladığımı. İçim acımadan, canım yanmadan, ağladım. Kendime değil, kendim için ağladım. Annemi andım, ağladım. 42 yaşındayım… Dört evlilik, uzun/kısa ilişkilerim oldu… Kadınlar hayatımın hep odak noktasıydı. İstedim ki beni sevsinler. Çok sevsinler. O kadar çok sevsinler ki, En sevdikleri, vazgeçemedikleri ben olayım. Bir saplantı […]
SABIR MI? KORKU MU? Sabrım mı özgürlüğümü elimden alan, yoksa korkum mu? İçim suskun, konuşmuyor benimle. Dargın mıyım kendime, ne!? Amaçsız yaşıyor hissediyorum kendimi. Yok gibiyim. Hayatıma anlam veren “korkularımı tanıma ve alt etme savaşım”, yok içimde. Vaz mı geçtim? Fark edilecek, alt edilecek korkum bitti mi? Aştım mı kendimi, yoksa yok mu ettim? […]