Yolda
YOLDA
Yoldayım.
Yürüyorum.
Yolun nereye gittiğini bilmiyorum,
Yürüyorum.
Geriye dönüp, bakıyorum.
Dönmek gelmiyor içimden.
Başlangıç neresiydi, onu da hatırlamıyorum.
Geride ne var?
Hiç!
Biliyorum.
Sağımda, solumda yürüyen, insanlar görüyorum.
Daire şeklinde yollarda yürüyen, insanlar görüyorum.
Aynı yolu tekrar tekrar yürüdüğünü görmeyen, insanlar görüyorum.
Gerçekten, yürüdüğünü düşünen ve bunu hiç garipsemeyen, insanlar görüyorum.
Attığı her adımı yeni bir adımmış gibi yürüyen, insanlar görüyorum.
Bantlar üstünde yürüyen, insanlar görüyorum.
Yere bakmadıkları için aynı yerde yürüdüklerini göremeyen, insanlar görüyorum.
Sonra sağımda, solumda, benim yoluma benzeyen başka yollar görüyorum.
Bazıları içeriye girip, kayboluyorlar.
Bazılarında yol bitiyor ve duruyor sonunda.
Sonra birden, yalnız, yapayalnız olduğumu fark ediyorum.
Sağımda ve solumda her şey, kayboluyor gözümde.
Issız ve uçsuz bir sahranın ortasında, ne olduğunu bilmediğim bir yolun ortasında, öylece yürürken, buluyorum kendimi.
İçim titriyor, dizlerim güçsüzleşiyor.
Dizlerimin üstüne çöküyorum,
Ağlıyorum.
Hıçkırarak.
Acımın ateşini söndürüyor, gözyaşlarım,
Sonra kalkıp, yine yürüyorum.
Nereye gittiğini bilmeden bu yolun, yürüyorum.
Karşıma birisi çıkıyor.
Yolumu kesiyor,
Biliyorum ki izin vermezse geçemeyeceğim.
“Ne istiyorsun?” diye soruyorum.
“Etini” diyor.
Korkuyorum canımın yanmasından.
Geriye bakıyorum, dönmek için.
Ama dönmek gelmiyor içimden.
Gerisi; hiç… Yürümek; et acısı.
Sıkışıyorum.
“Tamam” diyorum.
Tırnaklarını göğsümün sol yanına geçiriyor.
Elinin büyüklüğünde bir parça kopartıyor.
Canım yanıyor.
Çok canım yanıyor.
Kan akmıyor.
Şaşırıyorum.
Göğsümün kemiklerini görüyorum.
Yolu açıyor, ilerliyorum.
Göğsümün acıdığını hissediyorum, yürürken.
“Etimi kopartan” etimi ağzına götürüyor, yoldan çıkıp, ara bir yola sapıyor, gözden kayboluyor.
Anlıyorum ki, o, yürüdüğünü zanneden ama yürümeyenlerden biri.
Yolumun üstüne nasıl çıktığını anlamıyorum.
Kendi yolundan çıkıp, benim yolumu nasıl kesti, bilmiyorum.
Yürüyorum.
Karşıma başka biri çıkıyor.
Biliyorum ne istediğini.
Henüz diğerinin açtığı yara kapanmadı.
Et bağlamadı.
İyileşmeden, yeni bir et acısı.
“Neresini kopartacaksın?” diye soruyorum.
Bir şey söylemeden, göğsümün sol yanını gösteriyor.
“Başka bir yerimden al.” diyorum.
“Olmaz” diyor.
Yarası kapanmamış etime, tırnaklarını sokuyor.
Eline et gelmiyor.
Kemiklerime takılıyor eli.
Kemiklerin üstünü sıyırıyor.
Canım yanıyor.
Canım çok yanıyor.
Dişlerimi sıkıyorum, o etimi kopartırken.
Dişlerim acıyor.
Ellerimi sıkıyorum, o kemiklerimi sıyırırken.
Tırnaklarım, avuçlarıma batıyor.
Alnımdan, ter akıyor.
Ter, açıkta duran göğüs kemiklerimden içeri sızıyor.
Yolu açıyor.
Sonra kaybolup, gidiyor.
Yürüyorum.
Sol yanım, bir el büyüklüğünde açık.
Kalbimin sesini, kulaklarımla duyuyorum.
Canım acıyor.
Ağlıyorum.
Geriye bakıyorum.
“Dönsem mi?” diyorum.
Dönemiyorum.
Orada “hiç” var.
Biliyorum.
Yine yürüyorum.
Ne olduğunu bilmediğim bir yolda.
Nereye gittiğimi bilmeden, yürüyorum.
Geriye dönemediğim için yürüyorum.
Duramadığım için yürüyorum.
Yürüyorum.
Çünkü, yürümek dışında bir şey bilmiyorum.
Yürüyorum.
Yalnız.
Kimsesiz.
Sol yanım acıyor.
Ben yürüyorum.
Ve, o çıkageliyor.
Yolumu kesiyor.
Yüzüme bakıyor.
Soruyorum
“Ne istiyorsun?”
Bir şey demiyor.
Gözlerini aşağı indiriyor.
Göğsüme.
Göğsümün sol yanına.
O, göğsümün sol yanına bakıyor.
Benim, canım yanıyor.
O, bakıyor.
Benim, canım yanıyor.
Gözlerine bakıyorum, sonra geriye.
Dönemem biliyorum…