ANNEM ve TANRIM
İSHAL OLMUŞ DÜŞÜNCELER & KARIN AĞRISI DUYGULAR
“Ben babamla ilgili konuşacağımı, ona öfkeli olduğumu düşünürken,
onlarla yaptığım yüzleşmede anneme söylenirken buldum kendimi.
Ona karşı büyük bir öfke var içimde, orada fark ettim” dedi,
hop oturup hop kalkarken karşımdaki koltukta..
Babasıyla yapmak istediği konuşmada annesine duyduğu öfkeyle söylenirken
“Allah belanı..” dedi.
Cümleyi yarıda kesti.. başka bir konuya geçti!
*
Seanslarımda sıklıkla yaptığım terapötik bir davranıştır,
yarım kalmış konuşmaları, yarıda kesilmiş cümleleri takip etmek, bunu geri bildirmek ve konuşmaların / cümlelerin tamamlanmasını istemek.
Çünkü,
“tamamlanmamış cümle tamamlanmamış duygudur.. zihnin bitmemiş işidir.”
Zihin için kabul edilmemiş ve dile gelmemiş bir duygu;
“düşünce anaforu” demektir.
Cümle tamamlanmadığı sürece cümleye neden olan duygu, zihni bu duygunun tatmini etrafında düşünmeye zorlar.
Öfke, kaygı, arzu ve daha pek çok duygu cümleyle tamamlanmamışsa, zihindeki buna dönük “iç konuşma” bitmez!
Bu nevrozun zeminlerinden biridir.
*
Cümlesini tamamlamasını hatırlatmayı erteledim, çünkü o sırada yine annesiyle ilgili öfkelendiği başka bir anıyı iştahlı iştahlı anlatıyordu.
Tabi yine öfkesini tam olarak bırakmadan.. yani söylenerek!
Söylenme serbest bırakılmamış öfkedir.
Söylenirken hatırlattım
“Cümleni tamamlamadın” dedim.
“Neyi” diye sordu.
“Annenden bahsederken ‘Allah Belanı’ dedin, cümleni tamamlamadın” dedim.
Tebessüm etti.
“Farkındayım” dedi.
Derin bir nefes aldı.
“Allah belanı versin dersem Allah beni cezalandırır diye korktum, söylemedim” dedi.
Annesiyle ilgili öfke hissettiği her anıyı anlatırken, onu eleştiren bir cümle kurarken Allah’ın onu cezalandırmasından korkuyordu.
“Allah belasını versin dersen, Allah seni cezalandırır mı” diye sordum.
Duraladı!
Aslında içinden ‘hayır’ geçtiğini anladım duralamasından ve gözlerindeki kaçamak bakışlarından,
ama içindeki korku o kadar büyüktü ki
“Evet, Allah beni cezalandırır” dedi söylediğine kendi de inanmayarak!.
Fakat, bunu söyledikten sonra öfkelendi.
“Biliyor musunuz, ben başımdaki örtüyü henüz 13 yaşımda annemin zorlamasıyla taktım” dedi.
“Zorlama olduğu kıyafetinizden belli oluyor” dedim.
“Nasıl” dedi.
“Örtünüzle örtünüz dışındaki kıyafetleriniz arasında çelişki göze çarpıyor” dedim.
*
İçimden, insan annesinden “nasıl” korkabilir ki diye geçti. İnsan babasından korkar. Ben öyleydim.. Annemden değil babamdan korkardım. Babamın kızmasından, bağırmasından, dövmesinden korkardım ve bir insan birinden korkacak eğer bu babası olur diye düşünürdüm. Anneden nasıl korkulur ki? Ne yapabilir ki! Seni dövecek kadar güçlü müdür ki korkasın! Egosantrik algılama işte budur.
*
Bir dakika önce annesi için kötü şeyler konuşursa (duyarsa annesinin kızacağı şeyler) Allah’ın onu cezalandıracağını söylerken,
şimdi Allah’ın daha çok cezalandırmasına neden olacak şeyler söylüyordu.
İlginçti hem de çok ilginç!
Bu nasıl mümkün oluyordu?
*
Bu tür çıkışlar terapiste mesajdır.
Danışan
“ben konuşmaktan kaçınıyorum, lütfen bu konuda konuşalım” der, durup dururken araya serpiştirdiği cümlelerle.
Bu tür konuları açıkça konuşmak suçluluk duygusunu yarattığı,
açıkça üstlenmek yerine çalının etrafından dolanır, ima edip sorumluluğu terapiste bırakır.
*
“Az önce annenin baskısıyla örtündüğünü ve son 1 aydır da çıkartmayı düşündüğünü söylediğinizde de korktun mu Allah’ın seni cezalandırmasından” diye sordum.
Aynı bakış gözünde yine belirdi.
Korkmuyordu ama
“Evet korkuyorum” dedi.
“Sizce çıkartmalı mıyım” diye sordu.
Söyledikleri için cezalandırılmaktan korktuğunu söylerken daha ileri gidip,
örtüyü çıkartmak için onayımı istedi.
İlginçti!
“Örtüyü çıkartmalı mıyım sorusunu sormak da Allah’ın sizi cezalandıracağıyla ilgili korku yarattı mı diye sordum” diye sordum.
Gülümsedi!
*
Bense içimde şunu sorguluyordum:
Gerçek korkusu hangisi?
Annesinden mi korkuyordu, Tanrı’sından mı?
Tanrı korkusu, annesinin kendisinden vazgeçmesinden duyduğu korkunun nevrotik bir ifadesi miydi yoksa;
bastırdığı her öfkenin her düşüncenin son 4 yıldır ishal olarak,
yaşadığı her kaygınınsa karın ağrısı olarak geri dönmesi gibi.
Nasıl çözülürdü bu bilmece?
Beden nasıl vazgeçerdi ruhun dili olmaktan?