Nasılsın?
NASILSIN?
Konuşmaya nereden başlayacağını bilememenin benim tarafımdan nasıl algılanacağıyla ilgili kaygı yaşadığında ve özellikle seansın başlangıç kısmında, esnemeye başlar…
zannedersin ki uykusu var!
Aslında öyle değildir, bunu kendisi de bilmez, geçen seansta söyledim ona.
“Duygularını anlatmak zor senin için, sanki çok da önemli bir şey söylemeyecekmiş, senin için önemli bir yere gelmemişsin gibi davranmaya çalışarak zayıf ve güçsüz görünmeyeceğin mesajını hem kendine hem de bana vermeye çalışıyorsun, içindeki kaygıyı bu şekilde dindirmeye çalışıyorsun, ne dersin?” dedim.
Gülümsedi.
Onunla konuşurken, bir süredir içimde olan ama dile dolamadığım bir rahatsızlığım geldi aklıma, bana yönelttiği “nasılsın?” sorusuyla…
***
Rahatsız oluyorum bu sorudan!
“Nasılsın?” benim için çoğu zaman anlamı olmayan bir soru.
Zaten soruyu soranların niyeti de çoğu zaman gerçekten nasıl olduğumu merak etmeleri deği.
Karşımdaki, sanki bir şey söylemek zorunda olduğunu düşündüğü için, sessizliği bozmak ya da bana beni önemsediği mesajı vermek için bu soruyu soruyor gibi hissediyorum çoğu zaman.
Böyle hissetmek, iç dünyamı, onun önemsemeyen insanlara açık hale getiriyormuş gibi hissettiriyor.
Soranın hal durumumu yargılayacağı kaygısını yaratıyor.
Düşünüyorum…
Gün içinde pek çok kişi bu soruyu bana soruyor ve ben de içi boş bu soruya içi boş bir cevap veriyorum, “iyiyim” deyip geçiyorum:
Peki bu soruyu gerçekten beni merak ederek kaç kişi soruyor?
***
Bu sorunun gerçek anlamıyla kullanıldığı zamanlar, karşımızdakinin duygu durumunda “belirgin” farklılık olduğu anlardır.
Çok mutlu görünüyorsam, bana gelen “nasılsın” sorusunun anlamı vardır;
karşımdaki “Seni bu kadar mutlu eden nedir?” sorusunu sorar, nasılsın sorusuyla.
Ya da kötü görünüyorsam
“Kötü görünüyorsun, sorun mu var?” kaygısını paylaşır.
Bu sorunun duygu durumumdaki belirgin farklılık anından gelmesinin benim için bir anlamı var.
Ancak duygu durumumda belirgin bir farklılık olmadığı durumlarda gelmesi “saçma” algısı yaratıyor bende.
Durum zaten belli!
Yani, stabil!
Kaybedenler külübünde geçen terimle;
Standart.
Neden soruyorsun nasıl olduğumu, görmüyor musun zaten?
***
Bazen konuşacak laf bulamadığımız, bazen yapılması gereken bir rutinin yapmak zorunda hissettiğimiz, bazen suçluluk hissiyle sorduğumuz bu soru;
Bazen de bilinçaltında bir art niyetle sorulur…
Art niyet!
Kendi kötülük haline yandaş ya da candaş arama gayreti.
Kendi durumu için şükredecek bir eksiklik arama gayreti karşısındakinde.
Kendi iyi durumu aktarmak ve kendini değerli hissetmek için an kollama gayreti.
Kendimi çok iyi hissettiğimde nasılsın sorusuna verdiğim
“herşey iyi gidiyor”,
“keyfim yerinde”, yanıtlara karşımdakinin mutluluğumdan mutlu olduğunu hissetmiyorum bazen.
Sanki ben kendimi kötü hissedersem bundan memnun olacak…
iyi olduğumu söylediğimde ise ondan bir şey sakladığımı ima eden sözler ve bakışlar…
“Aslında kötüsün ama saklıyorsun, benden kaçıramazsın” mesajını veren ifadeler…
Kendi kötülük durumunun yarattığı zayıflık hissi ortadan kaldıracak benim kötü olmamla, kim bilir!
Kötülük durumunun ilişkinin yürümesine bağlayan kişiler vardır, bazen burada da hissederim bu rahatsızlığı.
Çiftlerden biri çok iyiyim dediğinde diğer taraf kaygılanır;
Taraflardan birinin kendine güveni arttığında, kendini iyi hissetmeye başladığında, sözler bu şekilde dökülmeye başladığında diğer taraf bundan rahatsızlık duyar.
Kendisiyle ilgili kaygıya kapılır farkında olmadan.
Durumun bu hali,
Olumsuz bir karşılık vermek durumunda olduğum zamanlarda bende zayıflık hissi yaratıyor.
“Sanki itiraf etmem gereken bir zayıflığım var ve bunu söylemem gerek.” nasılsın sorusuna “kendimi kötü hissediyorum” diyerek.
***
Meselenin benim için başka boyutları da var.
Kendimi kötü hissediyor olmayı bir zayıflık olarak algılıyorum.
Kötü hissetmek, hayatımın yerinde saydığı, sorunlarımı çözemediğim ve hayatımı tekrar ettiğim hissi yaraıyor bende.
Bu yüzden kötü hissettiğimi söylediğim zaman ardından eskisi kadar kötü hissetmediğimi ekleme ihtiyacı duyuyorum.
Başarı odaklı yaşamımın parçaları bunlar.
Çünkü kendimi kötü hissetmeyi başarısızlık olarak algılıyorum.
Ben bir terapistim ve benim bu sorunlarımı çoktan çözmüş olmam gerekir diye düşünüyorum.
“Onca şeyi gördüğünü, fark ettiğini söylüyorsun, ama kendini kötü hissediyosun hala!” diyorum kendime.
“Bu senin başarısız olduğunu gösterir.” düşüncesine kapılıyorum.
“Ben iyi olmak zorundayım.” diye düşünüyorum.
Karşımdakinin beni yetersiz göreceği hissine kapılıyorum.
Ve bu da, kendimi sakınmaya, saklamaya götürüyor…
***
Ayrıca soruyorum;
Gün içindeki konuşmalarımın kaçında, karşımdaki “gerçekten” bende ben de ondayım?