“Seviyor mu, sevmiyor mu?”, “Seviyor muyum, sevmiyor muyum?” sorgulaması sadece çocukluk dönemine ait bir bilinmezlik, bir sorunsal değil elbette.
“Seviyor mu, sevmiyor mu?”, “Seviyor muyum, sevmiyor muyum?” sorgulaması sadece çocukluk dönemine ait bir bilinmezlik, bir sorunsal değil elbette.
“Hiçbir aldatma sürpriz değildir” başlıklı bir öngörüm var aldatma analizleriyle ilgili. Bunu, kitaplarımda, makalelerimde defalarca dile getirdim. Hiçbir aldatma sürpriz değildir, aldatılanın sürpriz gibi algılaması ise çoğu zaman çarpıtılmış bir gerçeklik bir durumudur. Mesleki hayatımda binlerce öykü dinledim, binlerce aldatma öyküsü aldım bu düşüncemi doğrulayan. Bu travmanın çalışıldığı görüşmelerin sonu, aldatılanın aldatılacağını çok öncesinden farkettiği […]
Gözlerindeki üzüntü.. Ne sorarsam sorayım ağalamaya başlayacak gibi duruyordu karşımda.. Kendisini terkedip gitmiş sevgilisini unutmaya çalıştığını, zorlandığını, bunun için görüşme istediğini belirtti. Ailesiyle Sakarya’da yaşıyor. Erkek arkadaşı başka bir şehirde yaşamaktadır, internette başlayan ilişkileri, erkek arkadaşının kendi şehrini bırakıp Firuzan için Sakarya’ya gelmesiyle devam eder. Erkek arkadaşı burada çalışmaya başlar, ilişkileri koyulaşır. Bu arada Firuzan’ın […]
Bağımlılığı, kişinin birine saplanması, bir ilişkiye takılıp kalması olarak yorumlamıyorum. Bu nedenle benim için bağımlılığın kriteri; kişinin ayrılması gereken bir ilişkiden gidememesi değildir. Kriterim; kişinin şu an yaşadığı ilişkilerde bugün-burada-şu anda ne yaptığı, kendini nasıl yansıttığıdır. Her insan doğduğu andan itibaren, ilişki’ye bağımlıdır. Bağımlılığımızın derecesini belirleyen, çocukluk döneminde edindiğimiz olumsuz tecrübelerin bizde yarattığı kaygıların […]
Gündelik hayatta ilişki bağımlılığının tanımı kabaca; “kişinin ayrılması gereken bir ilişkiden ayrılamaması olarak” olarak yapılır.
Kuşkusuz birisi kendine “aşık mıyım, bağımlı mıyım” sorusunu sorma ihtiyacı hissetmişse, bir zamanlar aşık olsa da “artık” değildir. Bu soru, akıl ve kalp arasında bir “çelişkiyi/çatışmayı” gösterir. Oysa Aşk; akıl ve kalp arasında “senkronizasyon” halidir.
Kimbilir kaç gecedir uykusuz olduğu göz kenarlarındaki kızarıklardan belliydi. Benimse uykusuz kaldığımda gözlerim kısılır. Dağınık saçları, haftayı geçmiş sakalı, yorgun sesiyle “Ben” dedi “Eşimin beni aldattığını düşünmekten kendimi alamıyorum.” “Yani” dedim “Eşinin seni aldattığını düşünmüyor, ancak bu düşüncelerin zihninden geçmesini engelleyemiyor musun?” “Böyle söyleyemem” dedi. “Peki, ne söyüyorsun?” dedim.
Kuşkusuz insanoğlunun en derin ve iflah olmaz hastalığı, yüreğinde hissettiği ve neden/nasıl oluştuğunu bilmediği “zorlanma” hissini dışarıda bir yerde çözebileceğini düşünmesidir.
“”Hocam evli misiniz?” “Hayır, bekarım.” “Hiç evlendiniz mi?” “Evet, 4 kez.” Hayretten meraka oradan istihzaya kayan bir bakış ve ardından “Terzi kendi söküğünü dikemiyor galiba” Yüzümde tebessüm…
Baba kızına der ki “akşam eve hava kararmadan geleceksin.” Kızı sorar “ama erkek kardeşim daha geç gelebiliyor?” Baba der, “sen kızsın!”