Neden Vazgeçemiyorum?
NEDEN VAZGEÇEMİYORUM?
“Bu ilişkide kendimi değersiz hissediyorum”
“Sana güvenmiyorum”
***
En sık kullandığımız cümlelerdi bunlar…
İki tarafın da bu duygularla ilgili rahatsızlıkları vardı, ilişkiye bağlılık geliştirdiğimiz dokuz ayın başından sonuna kadar…
Bu duygulardan kurtaramadık ilişkiyi.
Çözümleyemediğimiz en önemli sorunumuzdu bu hisler.
***
İlk ongünden sonra zihnimde hep ayrılık düşüncesi vardı.
Bir yanda bağlanmak ve acı çekmekle ilgili korkum, diğer yanda ölümden kaçındığım arayışlarım, diğer yanda ilişkide hissettiğim değersizlik ve güvensizlik hissi…
Ve diğer yanda onun benimle ilgili hissettiği değersizlik ve güvensizlik hissi…
Sorunu konuşamıyor, çözemiyorduk.
Herşeyden konuşuyorduk ve bir noktaya varıyordu konuşmamız, ancak bu sorunları hiçbir yere bağlayamadık.
Bu konuşmalar hiçbir yere varmadı.
Anlaşıldığımızı “hissetmiyorduk”.
Her sorun çözme konuşmasının bitiminde iki tarafın da gözlerinde aynı hayal kırıklığı vardı, birbirimizden gizlemeye çalıştığımız, kendimizden bile gizlediğimiz…
“Yine anlamadı beni, nereye kadar gidecek böyle” hissini veren o umutsuz bakışlarımızı hep kaçırdık birbirimizden, hatta kendimizden…
Ayrılık hep zihnimde olsa da, ayrılamadım…
***
Ayrıldık…
İşte tam da burada önüme çıktı “neden ayrılamadığım” sorusunun cevabı:
İlkini deprem günü enkaz üstünde yaşadığım sinir krizinin ikincisi yaşadığım ve kabus gibi geçen, ölmeyi istediğim salı gecesi anladım neden ayrılamadığımı;
Çünkü ondan vazgeçemiyorum…
Berbat geceden, kendime bu duyguyu itiraf ederek çıktım.
Böyle hissetmek kendimi zayıf, güçsüz hissettiriyor ama gerçek bu, yaşadığım, hissettiğim bu…
***
Şimdi bunu anlamaya çalışıyorum…
Nedir beni ona bağlayan?
Nedir onu vazgeçilmez yapan?
“Hiçkimse vazgeçilmez değil” desem de, gerçekte olan bu değildi.
Gerçek olan; ondan vazgeçemediğimdi.
Zihnimi alamıyorum onunla ilgili beklenti geliştirmekten.
O kadar yoğun ki;
Ondan neden vazgeçemediğimi sormaktan bile kaçıyorum.
Zihnim beklentiyle düşünmeyi tercih ediyor.
Dönmeli!
Dönünce ne olacak?
Hiç.
Aynı şeyler…
O halde neden dönmeli?
Bu sorunun cevabı yok içimde.
***
Şaşırıyorum kendime.
İçimdeki bu direnç nereden geliyor?
Anlayamıyorum kendimi.
Kendime sağır olmaktaki bu arzum, şaşkınlık yaratıyor!
***
Kendimi anlayamamak çaresiz hissettiriyor.
Beklentilerim azalmadan kendimi anlayamayacağım, biliyorum bunu.
Bu hep böyle oldu.
Kaygım, korkum, arzum, beklentim yoğunken, zihnim kapanıyor.
Kendimi anlamaya ihtiyacım var.
Anlayamadığım bir sorunla ilgili ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi bilmiyorum.
Bildiğim; an içindeki duygularla hareket etmemin sonuçlarının neler olacağı…
***
Beklenti zihnimi öldürüyor.
Sabun gibi kayıp gidiyor ellerimden düşüncelerim…
Bekliyorum…
Beklentimin azalmasını bekliyorum.
O soruyu soracak ve cevaplayacak kadar, kendimi anlayacak kadar beklentimin azalmasını bekliyorum…
***
iki hafta önce ilişkimin bir yüzünü yazmıştım.
Bu o dönem olanlar, o dönem algılayamadığım diğer yüzü.
“sen o zaman da mutsuzdun, ne değişti” diyenlere cevabını veremediğim diğer yüzü ilişkimin.
Son süreçte bağlanmaya duyduğum yoğun ihtiyaç, geçmişte ilişkiyle ilgili eksik bırakıp yansıtmadığım duygular, tüketmediğim emeğim, korkup açmadığım bağlılığım;
ilişkiyle ilgili sorgulamaya götürdü beni.
Arayışım, acı çekme korkum yüzünden bağlandığımı hissettirmekten kaçındığım, ama farkında olmadan bağlandığım ilişkime kendimi bırakmak istedim.
İçimdeki açığa çıksın istedim.
Bu olursa sorun çözülür diye düşündüm, umut ettim.
Sorunun en önemli kaynağının benim bağlanmamam olduğunu düşündüm, karşımdakinin en önemli talebinin bu olduğu düşüncesinden yola çıkarak.
Ben kendimi ilişkiye bırakırsam, sorun çözülür, o da değişir diye düşündüm.
Kendimi bıraktım kendimce, ama değişen bir şey olmadı…
Hiçbir şey “eski yerinde” değildi.
İki taraf yine değersizlik hissi, yine güvensizlik hissine gömüldü.
Ve ardından öfke geldi…
Kabul edilen evlenme teklifimin dördüncü gününde öfkeyle getirdiğim ayrılık talebi;
Gerçekliğin verdiği acıyla umutları arasına sıkışmış bir adamın çaresizliğiydi…
Kabullenmek istemediğim gerçeğin, bir kez daha yüzüme çarpmasıydı.