Yedekleme Sorunu Nasıl Çözülür?
YEDEKLEME SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?
Demiştim ki;
Yedekleme sorununu, karşındakini aldattığın ya da kötü bir davranış sergilediğin için çözme! -Gerçi bunun için yapıyorsan da yap, senin bileceğin husus-
Karşındaki bundan mutsuz olduğu ve ona haksızlık ettiğin, onu üzdüğün için de yapma.
Ya ne için, yap?
Kendin için…
“Sana daha duru bir zihin vereceği, kaygılarının azaldığı, daha sen olduğun bir yaşamı sana vereceği için, yap!” demiştim…
***
Bir sorunu çözmek için, önce o sorunu “sorun olarak” kabullenmelisiniz.
İlk yapmanız gereken şey, budur.
“Sorunu kabullenmek”, ne demektir?:
Sorunundan utanarak, ondan korkarak ya da rahatsız edici daha başka duyguyla; sorunu kapatmaya, ötelemeye “çalışmamaktır”.
Cinsel organıyla ilgili sorunu olan birinin, sorunu kabul etmesi; doktora gidip muayene olmasıdır.
Utandığı için, doktora gidip muayene olmayan biri, gerçekte sorununu kabullenmiş “değildir”.
Sorunu vardır ve şikayet ediyordur, ancak onu “kabullenmiş” değildir.
***
Kabullenmek, sadece, “sorunum var” demek değidir.
O sorunu, “her haliyle” kabul etmektir.
Bir anlamda “sindirmektir”.
Sevgilini/eşini çevrenin yargılarına rağmen, olduğu gibi kabul etmek gibidir, bu durum.
Başkalarının onu yargılayacağıyla ilgili kaygılarına rağmen, bu kaygıları ona transfer etmemek, ona çevrenin baktığı gibi bakmamaktır.
Kabullenmek, “evet sorunum var” demenin ötesinde, sorunun “sorumluluğunu da” üstlenmektir.
Yani “kabullenmektir”.
İtiraf etmek değildir sadece, dışarı vurmaktır
Dışarı vurmak, sorumluluk almaktır.
Sorumluluk; yargılanmayı, suçlanmayı, kaybetmeyi, yalnız kalmayı göze almaktır.
***
Hepimizin, sorunlarında takıldığı yer, burası:
Sorunun olduğunu görüyor, ama sorunu kabullenmiyoruz…
İtiraf ediyor, ancak sorumluluk almıyoruz.
Sadece “yakınıyoruz”…
***
Yedekleme sorununun çözümünde, ilk adım;
“Kabullenmektir.”
Kişinin kendisine, ilişki yaşadığı kişiye ve çevresindeki insanlara,
böyle bir sorunun olduğunu söyleyebilmesidir.
Kabullenmenin “ilk adımı”, budur.
İlk adım;
“Benim ilişki yedeklemekle ilgili bir sorunum var. Ben ilişki yaşamaya bağımlıyım. Biri olmadan yapamıyorum…”
demektir.
***
İkinci adım;
Yedeklemenin, kime, hangi duygu, davranışla yansıdığını, nasıl yaşandığını, “ilişki yaşadığımız kişiye” açıklamaktır.
Yedekleme yedek ilişki şeklindeyse ilişkinin detaylarını,
Bir iletişim şeklindeyse iletişim sürecinin detaylarını,
Olası ilişkiler şeklinde zihinsel bir süreçse zihinsel süreçlerin detaylarını,
Geçmişe ait duygusal bir yaslanmaysa bu süreçlerin detaylarını,
İlişki yaşadığımız kişiye açıklamaktır.
***
Üçüncü adım,
Yedeklenen kişiye, onun yedek olduğunu söylemektir.
***
Bu adımların her biri zordur, korkutucudur, can yakar.
Zaten bu yüzden kaçınırız, çözmekten.
Bu adımları atarak,
“ilişki bağımlılığıyla” ilgili “iki” önemli bir adım atmış olacaksınız:
İlki;
Yedeklere bağımlılıkla ilgili önemli bir adım atmış olacaksınız.
“Ben ilişki yedekliyorum ” demenin başka bir anlamı, “yedeğe” verilen mesajdır:
Yedeğe, “Ona zayıf değilim, o benim için alt edilmesi gereken bir sorun, onunla tek ilişkim, ona duyduğum ihtiyaç, ona olan bağımlılığım, ona bağımlı olmak istemiyorum ve o olmadan yaşamayı öğrenmek isteiyorum.” demektir.
“Ben ilişki yedekliyorum” demenin ikinci önemli yanı, “yürüyen ilişkiye” verilen mesajdır.
Karşınızdakini rahatsız edecek bu açıklamayla, onu kaybetmeyle ilgili korkularınızın üzerine gitmiş olacaksınız.
Bu açıklama;
“bağımlılığa itiraz”dır.
Yedeklemeyi kabul edip, açığa vurarak;
Hem yedek/yedeklere, hem de yürüyen ilişkinize,
“Sizi kaybetmeyi göze alıyorum. Size bağımlı değilim, bağımlı olmaya itiraz ediyorum.” demiş oluyorsunuz.
***
Bu itirazla, hem ilişki yaşadığınız kişinin size bağımlı hale gelmesini engellemiş olacaksınız,
Hem de yedeğinizin sizi yedeklemesini engellemiş olacaksınız.
Çünkü…
***
Bu yüzleşmelerde, korku krizleri ortaya çıkar.
Korku, yüzleşinceye, yani açığa vuruncaya kadardır.
Açığa çıktığı andan itibaren, korku azalır ve kısa zamanda yok olur.
Korku bitince, zihin kendine döner, kendini anlar.
Neyi, neden yaptığını, ne hissettiğini, nasıl davrandığını görür.
Zayıflıklarını tanır.
Kaybetme korkusunu yoğun yaşayan biri, kendine dönemez, korkusunu, korkuyla sergilediği davranışları göremez, kendini anlayamaz.
Çünkü zihin, “korkuyla kapanmıştır”.
Korku azaldığında, iç görü açılır.
İç görü açılıp, kişi kendini anladığında, “sorun”, artık derinlikli şekilde çözümlenmeye başlamıştır…
Farkında olmadan sorununuzu çözmeye başlamışsınızdır.
Gerisi, zaman meselesedir.