Yetersiz Hissettiren Kıyas
Havva, 20 doğum yaptı.
Her doğumu bir kız ve bir erkekten oluşan ikiz doğumdu.
Bir ikizin erkeği başka bir ikizin kızıyla evlendirildi, aynı ikizin evlenmesi haram kılındı.
İlk ikizin erkeği Kabil, kızı Aklima’ydı.
İkinci ikizin erkeği olan Habil Aklima’yla eşleştirildi.
Ancak,
Kabil buna karşı çıktı!
Habil’in ikizi güzel değildi,
Kabil kendi ikizi Aklima’yı istiyordu…
Adem,
bu sorunu çözmek için,
Kabil ve Habil’in Rab’a bağışta bulunmasını istedi.
Rab hangisinin hediyesini kabul ederse Aklima onunla eşleştirilecekti…
Kabil Rab’a,
tarımdan elde ettiklerini, tahıllarını ve meyvelerini sundu.
,
Habil ise Rab’a,
yetiştirdiği hayvanlardan kestiklerini, yağlarını ve derilerini sundu…
Rab Habil’in bağışını kabul etti.
Kabil sinirlendi.
Kan topraktan neden üstündü?
Kabil öfkesine gem vuramadı, yerden bir taş alıp, Habil’in başını yardı.
Habil öldü!..
Kabil korku ve şaşkınlık içinde ne yapacağını bilemez haldeyken,
Rab ona,
bir karganın ölen diğer kargayı toprağa gömüşünü gösterdi.
Bunu gören Kabil, kargadan öğrendiğini yaptı.
Habil’i toprağa gömdü.
Rab Kabil’e sordu
“Habil nerede?”
Kabil dedi ki
“Ben kardeşimin bekçisi değilim!”
Rab, Kabil’in alnına bir iz bıraktı.
Bu izle,
onu anne/babasının ve diğer kardeşlerinin kan davasından korudu.
Lakin alnındaki bu iz nedeniyle
kardeş katili olarak damgalandı.
Dışlandı!
Öldürülmekten korundu, ama sürüldü!…
Ailesinden sürüldüğü yerde kurduğu şehir Hanok’da,
yıllarca uğradığı haksızlığı düşündü.
Öfkesini biledi!..
***
“Kıyas” başlıklı bir önceki yazımda kıyası, hissettirdiği duygu nedeniyle ikiye ayırmıştım;
- Yetersizlik ve kaygı hissettiren kıyaslar,
- Suçluluk ve pişmanlık hissettiren kıyaslar.
Yetersiz ve kaygı hissettiren kıyas mekanizmasında “kıyas”;
çocukluk döneminde üretilen kaygı dindirme davranışının yinelenen tekrarıdır.
Bu çocuklar nereden ve nasıl edindiklerini bilmedikleri
“ben diğerlerinden farklıyım ve üstünüm”
imajını yaratma çabası içinde yaşarlar.
Hayatını ve ilişkilerini belirleyen temel dürtü/duygu budur.
***
Rekabet, “küçük farklar” arasında olur.
Küçük farkların narsizmi![1]
Kardeşler arasındaki rekabet böylesi bir rekabettir.
“Ben diğer kardeşlerim gibi değilim” mesajını çevresine veren çocuk,
içten içe
“Ben diğerlerinden farklıyım ve üstünüm” diye düşünür.[2]
Ancak Freud, romantik bağlanımlarda ortaya çıkan Kıyasın kökeninin;
kardeşle rekabet değil ebeveynle rekabet, ebeveyn kıskançlığı olduğunu düşünür.
Ona göre;
Kız çocuk anneyle (elektra) erkek çocuk babayla rekabetinde (oeidipus) deneyimler/öğrenir kıyaslamayı, yetersizlik hissini.. ve bu hisle mücadele etmeyi.
***
Kıyasın kökeni Freud’un söylediği gibi ebeveyn rekabeti mi?
Yoksa, Adler’in söylediği gibi kardeşler arası rekabet mi?
Kıyasa sebep olan diğer olası nedenleri şöyle sıralayabilirim:
- Ailede tek çocuk olması, ailenin sevgisini çocuğunu sürekli yücelterek ifade etmesi(en iyi çocuk, en mükemmel, en başarılı, en zeki çocuk, en iyi çocuk sensin)
- Birden fazla çocuğun olduğu ailede yetişip, diğer kardeşlerle kıyaslanıp yüceltilen ya da egosu örselenen çocuklar
- Başkalarının çocuklarıyla kıyaslanarak yetersiz hissettirilen çocuklar
- Koşullu sevilen çocuklar
- Başarısı yoğun şekilde onaylanmış çocuklar
- Ailenin büyük çocukları
Çocukluk döneminde bu rekabeti[3] yoğun yaşamış kişiler,
flört ilişkilerinde de bunu yoğun(saplantılı) şekilde yaşarlar.
Bu kişileri güdüleyen ihtiyaç;
bağlandıkları kişinin hayatında biricik olma, övülme, takdir edilme beklentisidir.
Bu beklentileri karşılanmadığında kendilerini “tehdit”[4] altında hisseder, endişe duyarlar.
Çoğu zaman, sevilmeyi beklentilerinin karşılanmasıyla ilişkilendirirler.
Onlar için ilişkide “başarılı” bulunmakla[5] “sevilmek” aynı şeydir.
Başarılı bulunmazlarsa sevilmediklerini düşünürler.
Bu nedenle onların dünyasında yetersiz hissetmekle sevilmemek arasında doğrudan bağ vardır.
Bu sebeple,
yetersiz hissetmeye neden olan kıyas yapma edimine sık başvuran kişiler kendilerinin odak olmadıkları ilişkilerde[6] güvensiz hissederler.
Kıyasa yoğun şekilde başvuran kişiler sıklıkla ilişkilerinde “yeterince sevilmedikleri” yönünde sorun yaşarlar. Oysa “yeterince sevilmemek” tanımının gerçekçi olmadığını, sevginin hissedilip hissedilmeyecek, hissettirilip hissettirilmeyecek bir şey olduğunun farkında olmazlar. Buradaki “yeterince” ifadesi onların ihtiyaç hissettiği övülme, takdir edilme, biricik olduğunun onanma beklentisini göstermektedir.
Karşısındakinin kendine bu şekilde bağlı olduğu ilişkilerde ise arzu kaybı yaşar, özgürlüklerini tehdit altında hissederler.
Başarı odaklı[7] çocukların trajik çelişkisi!
Pek çok farklı uyaran bu kişilere kendini yetersiz hissettirebilir ve bu duyguyla kıyas yapmaya yönelebilir.
Yanındakinin bir başkasını övmesi, bir davranışının ya da bir özelliğinin eleştirilmesi,
takdir beklediği bir davranışla ilgili beklentisinin karşılanmaması vs…
Bazen karşısındakinin bir şey yapmasına bile gerek kalmaz, geçmişe ait bir anının paylaşılması, görülen bir fotoğraf kişiyi bu duygu durumuna ve kıyasa götürebilir..
Tüm bunlar,
Kişinin kendini karşısındakinin geçmiş hayatında ya da duygu ve düşüncelerinde olmuş (Retro kıskançlık) ya da olduğunu düşündüğü gerçek veya hayali kişi/kişilerle kıyaslamasına neden olur.
Bu kıyasların karakteri, kişinin kendini yetersiz hissetmesi ve kaygı duymasıdır.
Uyaran sebep, uyaranın yarattığı yetersizlik ve kaygı sonuçtur.
Kıyas ise bu duygudan kurtulma çabasıdır.
***
Kişinin bu duyguyla başa çıkma davranışı kişiye göre değişir.
- Kimi kıyas yaptığı kişiyi karşısındakinin gözünde eksiltmek için çaba harcar:
ya o kişinin yetersizliklerini, olumsuzluklarını dile getirir ya da bu kıyası açıkça yapar;
bunu yapıp onay bekler.. beklediği onay çoğu zaman gelmez, gelse de hiçbir zaman yetmez. Çünkü bu kişisel bir sorundur ve karşıdakinin onayıyla dindirilemez, çözümlenemez.
- Kimi kıyasın yarattığı yetersizlik hissiyle karşısındaki için daha fazla verici olarak başa çıkmaya çalışır.
Verici davranarak yetersizlik hissinin yarattığı terkedilme kaygısını dindirmeye çalışır. Vererek bağ oluşturmaya, bu bağla kendini güvende hissetmeye çalışır.
- Kimi ilişkide mesafe oluşturarak kıyasın yarattığı yetersizlik hissinden kurtulmaya çalışır.
Bu mesafeyi bazısı açıkça davranışlarıyla sözleriyle yansıtır, bazısı ise iç dünyasında bu mesafeyi yaşar, bilinçli ya da bilinçsiz şekilde kendini ilişkinin dışında tutmaya çalışır, kendini bırakmaz.
- Kimi nevrotik bir semptom geliştirir, kıyasın yarattığı yetersizlik hissi ve kaygıdan kurtulmak için. (Örneğin bu duygunun yarattığı ayrılık kaygısını karşısındakinin kendisiyle ilgilenmesini mecbur bırakacak bir nevrotik semptomla dindirmeye çalışır)
- Kimi ise yeterlilik çabası içine girer. Karşısındakinin kendisini yeterli bulacağını düşündüğü konuyla ilgili tüketici bir çabanın içine girer.
***
Yetersizlik hissettiren kıyaslar az ya da çok tüm ilişkilerde deneyimlenir.
Bu durum çoğu zaman karşı tarafın o kişiyi yeterli görüp görmemesiyle ilgili değildir.[8]
Bu nedenle bu duyguyla baş etmenin yolu karşıdakine verici davranmak ya da karşıdakiyle çatışmak değildir.
Bu davranışlar o an hissedilen kaygıyı dindirse de kişiyi kaygıyı dindiren davranışa bağımlı kılar ve bu durum kendini tekrar eden bir çember oluşturur…
[1] Freud
[2] Bunu hiç dillendirmemiş olsam da ailede o çocuk benim
[3] Kardeş ya da ebeveyn rekabeti
[4] Aldatılma, terkedilme olarak ifade etseler de bu tehdidin ne olduğunu bilemezler
[5] Başarıdan kasıt, diğer hemcinslerinden üstün olduğunun onaylanmasıdır
[6] Karşısındakinin kendine aşık olmadığı ilişkilerde
[7] Yoğun onay beklentili çocuklar
[8] Bazen ilgilidir, karşısındaki kişi onu gerçekten yetersiz görüyor olabilir