SADİZM
İtalyan yönetmen Passolini
Yazar Marguis de Sade’nin “sodom’un 120 günü” adlı eserinden aynı adla uyarladığı film gösterime girmeden bir hafta önce sahilde dövülerek öldürüldü.
Filmin bugün halen pek çok ülkede gösterimi yasak.
İnternette dış kaynaklı web sitelerinde yayınlanıyor, ama sanırım Türkiye’de de yasak.
Pornografik olduğu gerekçesiyle yasaklanmış olsa da filmi izlediğinizde görüyorsunuz, filmdeki pornografik sahneler tahrik etmiyor, tiksindiriyor!
Bu nedenle filmin pornografik sebeple yasaklandığı düşüncesi soru işareti!.
“Salo ya da Sodom’un 120 günü” filmi, bugün yasaklı filmlerin en popüleri.
İzlemek isterseniz, yanınızda kesinlikle çocuk olmasın!
Filmin bu kadar popüler olmasının nedenleri var.
Hem kitabın hem de filmin adındaki “sodom” zaten başlı başına ilgi çekici.
Hem Kuran’da hem eski ahit’de (Tevrat) hem yeni ahit’de (İncil) öyküsü anlatılır.
Öykü, Sodom ve Gomoro şehirlerinin sapkın cinsel yaşamları nedeniyle başına gelenleri anlatır…
Eşcinseller, biseksüeller, transseksüeller’in, gay’lerin cinsel yaşamlarının bugün dindarlarca “lutilik” olarak değerlendirilmesinin nedeni, Sodom ve Gomoro’nun başına gelenlerdir.
Sodom ve Gomoro’da başlarına taş yağarak lanetlenip yok edilen halk, LUT halkıdır.
Filmin senaryosunun dayandığı olaylar, 1944’de Nazi Almanya’sının kontrolü altında İtalya’nın kuzeyinde kurulan Salo Cumhuriyeti (Faşist İtalyan Sosyal Cumhuriyeti)’ nde geçer.
Roman Marguis de Sade’nin kişisel anılarından alıntılar barındırır.
Sadece onun değil, filmin yönetmeni Passoli’ni de 20 li yaşlara kadar Salo Cumhuriyeti’nde yaşamış ve bu olaylardan etkilenmiştir.
Filmde:
Salo cumhuriyeti’nin bir şehrinde şehrin ileri gelenlerinden 4 yönetici 9 erkek 9 genç kadını yanlarında 4 fahişeyle birlikte bir şatoya kapatırlar.
Bu şatoda sadizmin 3 temel öğesi olan
“cinsel şiddet, “aşağılama”, “fiziksel şiddet” uygulanır.
Zorlama yoluyla cinsellik, köpek tasması takarak ve dışkı yedirerek aşağılama, fizik bedene kamçı ve diğer tüm aletler uygulanarak ölüme varan işkenceler…
Film, sadizm üzerinden politik bir eleştiriyi dile getirir.
Hem “Nazi faşizmini” hem de “kapitalizm sömürüsüne” sadistik öğeler üzerinden eleştirir.
İzlemesi oldukça rahatsız edici bir filmdir!
***
Sadizm, başkasının acı çekmesinden haz almak değil başkasına kendisinin verdiği acıdan haz almaktır.
Acı, sıkıntı veren bir durumdur. Ama aynı zamanda dünyanın zorluklarına karşı güçlü bir direnç oluşturur.
Yaşamla başetmemizi sağlar.
- Fromm “bir isteğin başkasında zarar görmeden tatmin edilebilmesi için, sadist kişinin bir mazoşist bulması gerektiğini, ancak sadist ve mazoşist ilişkilerin yaygınlığından ötürü bunun da zor olmadığını belirtir.”
Freud
Sadist davranışın kökenini mazoşist eğilimden aldığını düşünür. Ona göre sadist davranışlardan sağlanan doyum, mağdurla özdeşleşme sonucu yaşanır. Sadist mazoşist eğilimlerini karşı tarafa yansıtmaktadır. Sadizmde ve mazoşizmde hazzı yaratan acının kendisi değildir. Haz, acı duygusuna eşlik eden “uyarılma” ile yaşanır.
İstanbul’da yapılan bir araştırmada mazoşistik fantezilerin en yoğun Gay’lerde en az “heteroseksüllerde” ortaya çıkmış olması dikkat çekicidir.
Yaygın görüş, sadizmin erkeksi bir karakterinin olduğu ve erkeklerin sadistik potansiyel taşıdığı yönündedir.
Erkeklerin bir kısmı bunu dışa vurur, bir kısmı bastırır.
Sadizmin beslendiği öfkenin, spermin yumurta hücresine ulaşmadaki engeli aşma mücadelesinden kaynaklandığı düşünülür.
Kadın erkek ilişkilerinde “kadının merkezde erkeğin onun etrafında dönüşünün” şematik benzeridir, “sperm hücresi ve yumurta ilişkisi”.
Yumurta hücresi sabittir, sperm hücresi hareketli.
Sperm hücresi yumurta hücresine doğru “hareket eder” ve onu döllemeye çalışır.
Bu çaba, hem kat edilmesi gereken bir yolu hem de milyonlarca sperm hücresi arasından sıyrılıp, yumurta hücresine ulaşmayı baz alır.
Sperm hücresinin yumurta hücresiyle ilişkisi;
“gidilmesi gereken yol ve diğerleriyle rekabet” üzerine kuruludur.
Gündelik yaşamımızda “yumuşamış” olsa da bu karakteristik durum ilişki biçimi olarak devam etmektedir.
Bu nedenle öfkenin ve saldırganlığın kökeninin sperm hücresinin engelle karşılaştığındaki mücadelesinin yansıması olduğu düşünülür.
Bu açıdan, “potansiyel” olarak her erkeğin sadizm eğilimi olduğunu düşüncesi rasyonel gibi durmaktadır.
Sadizm karakter olarak cinsel eğilimlidir.
Cinsel ilişki sırasındaki ısırma, emme, sıkma, baskı uygulama gibi davranışlar “sadistik içerik” barındırır.
Bunlar karşıdakine zarar verici boyuta ulaşır ve acı verici bu davranışlar olmadan tahrik olamama durumu ortaya çıkarsa,
“Parafili” olarak değerlendirilir.
Parafili, cinsel “uyarılma ve orgazm” için, alışılmadık nesneler, eylemler veya durumları içeren tekrarlayıcıve yoğun cinsel dürtü, fantezi veya davranışlara zorunluluk duymak demektir.
Parafili denebilmesi için kişinin sadistik davranışlara zorunlu ve tekrarlayıcı şekilde ihtiyaç duyması gerekir.
Cinsel Sadizm,
DSM 4 psikiyatri tanı kitabındaki “teşhircilik”, “fetişizm”, “sürtünmecilik”, “pedofili”, “cinsel mazokizm”, “cinsel sadizm”, “transvestik fetişizm”, “gözetlemecilik” ve “parafili BTA” olarak tanımlanan 8 Parafili bozukluktan biridir.
Cinsel sadist olmak “cinsel kimlikle” yani heteroseksüel olmak, homoseksüel olmak, biseksüel vs olmakla ilgili bir durum değildir.
Bunlar cinsel kimliktir.. cinsel sadizmse orgazm olma konusunda bir davranış bozukluğudur.
Cinsel sadist heteroseksüel de olabilir, homoseksüel de biseksüel de…
***
Erkeğin ancak böyle bir durumda orgazm olması, genelde çocukluk döneminde engellenmeye çokça maruz kalması ya da cinsellikle ilgili şiddet içerikli bastırmaya maruz kalmasıyla ilişkilidir.
Anneyle çocuk bir otelde yalnız kalabilirken, babayla çocuk bir otelde yalnız kalamaz.
Yasaktır!
Bir erkek olarak kendi cinsimden tedirgin olunmasından rahatsız olsam da, duyulan kaygı anlaşılmaz değil…
Şu düşünce kafamı kurcalamıyor değil;
Bir erkek hayat içindeki davranışlarıyla bu kaygıyı ne kadar ortadan kaldırırsa kadın için o kadar güvenli bir alan yaratmış olur, evet.
Peki, kadın kaygısını dindiren bu erkeğe “arzu” duyar mı?