PROJE HAYATLAR
Acar Baltaş’ı izliyorum..
Severim Baltaş hocayı.
Hayatın içinden konuşur.
Çocukların nasıl özgüvenli yetiştirebileceğinden bahsediyor.
Çocuklara nasıl davranırsak, nasıl imkanlar sunarsak, eğitimlerini nasıl planlarsak özgüvenli olmalarını sağlarız?
Mevzu bu.
Son yirmi yıl ebeveynlerinin bir tür takıntısı haline geldi bu meseleler….
Konu çocuk sahibi olmanın çok ötesine geçmiş durumda.
Herkesin çocukları için “tasarladığı” bir hayat var.
Doktor, mühendis filan olmalarını bir adım öteye geçtik üstelik.
Doktor mühendis olmanın yolunu döşeyen kişilikleri inşa etmeye çalışıyoruz.
Çocuklarımız kendine güvenli olmalı.
Herkese karşı hakkını savunmalı.
Sınıfında uyumlu olmalı ama hakkını da yedirmemeli.
Disiplinli olmalı.
Başarılı olmalı.
İyi eş seçmeli.
Iyi arkadaşlar seçmeli.
Düzenli bir hayatı olmalı.
Sigara, uyuşturucu, küfür ve bilumum kötü alışkanlıklardan uzak durmalı…
Vs vs vs..
Siz anladınız ne demek istediğimi!
Peki,
mümkün mü böyle bir şey?
Bunların bir arada olmasını soruyor değilim.
Bir çocuk “böyle” olması için yetiştirilebilir mi?
Yani,
onun ortamını düzenleyerek, ona karşı davranışlarımızı biçimlendirerek, eğitimini buna göre yapılandırarak istediğimiz kişiliği inşa edilebilir miyiz?
Kişilik inşa edilebilir mi, bina gibi yol gibi?
Zihnimizde “sebep – sonuç” arasında bağlantı kurduğumuz ya da bunu öğrendiğimiz için bu şekilde düşünmeye meyilliyiz.
Kişilik bir sonuçsa,
onu oluşturan şartları kontrol ederek/düzenleyerek sonucu belirleyebiliriz diye düşünüyoruz.
İsviçre’de Cern’de yapılan bir deneyde sebep ve sonucun “ardışık” olup olmadığı araştırıldı.
Einstein’ın izafiyet teorisine (görecelilik) gönderme yapan bu deneyde,
tüpün içine hızlandırılarak bırakılan fotonların “henüz atılmadan” diğer taraftan çıktığı görüldü.
Sebep ve sonuç aynı andaydı!
Sonuçların sebeplerden kaynaklandığı düşüncemiz belki de kökten yanlıştır, kimbilir!
Çocuklarımızla “ilişki kurmayı bırakmış” durumdayız.
Bunun yerine onları “hayata hazırlamak”la ilgili bir kaygıya gömülmüş durumdayız.
Bizden sonrasının tufan olmaması için bütün derdimiz.
Öyle mi gerçekten?
Anne babası olmayan, olsa da kendilerine bir gelecek imkanı sağlanmayan çocuklar,
kendilerine bir “gelecek” yaratamıyorlar mı?
Diğerlerinden daha başarılı görülen yaşamları olan kişilerin geçmişlerine bakın, genellikle zorlu bir öykü görürsünüz.
Onları başarılı, hayatın içinde güçlü kılan,
karşılaştıkları zorluklarda başetme becerilerini geliştirmiş olmalarıdır.
Niyetin bencillik olup olmama meselesi ayrı bir tartışma konusu.
Iki husus var ortada düşünmemiz gereken;
1. Bu mümkün mü? Yani çocuklarda istediğimiz kişilikleri gerçekten inşa ede bilir miyiz? Yoksa sakınan göze çöp batar misali bir şeyin ne kadar olmasını istersek bizden o kadar uzaklaşır mı, tıpkı ilişkiyi elimizde tutmak için çabaladıkça sonunu getirdiğimiz gibi?
2. Böylesi bir projeye soyunmanın sonuçları nedir? Böyle bir projeye soyunmasak kendi kişisel hayatlarımız, çocuklarımızın yaşamları ve onlarla ilişkimiz “nasıl” olurdu? Proje üzerine odaklanarak kaçırdığımız bir şey var mı?