ÖFKE
(Yasın ikinci evresi)
İnsanlığın “öfke” duygusuyla bir sorunuvar.[1]
Düşünüyorum:
Acaba cinsellik mi daha yoğun bastırılıyor, yoksa öfke mi?
İlk bakışta öfke duygusuna geliştirilmiş bu yargının ve bastırmanın, öfkenin “saldırganlık”lakarıştırılmasıolduğu düşünülebilir.
Oysa,
Freud’un insan davranışlarını belirleyen iki temel dürtüden biri olarak tanımladığı saldırganlık,[2]öfkeyle aynı şey değildir.
Öfke bir duygudur;
arzugibi güvengibi kaygıgibi…
Saldırganlıksa bir davranıştır.
Saldırganlığın öfkeyle ilişkisi, hazza ulaşmada engellenmiş egonun kendisini engelleyen nesneye[3]şiddet uygulayarak zarar verme çabası olarak ortaya çıkar.
Freud bu “zarar verme isteğinin” hazza ulaşmada engellenmiş olmanın ötesinde, insanda bir dürtüolduğunu söyler.
Öfke saldırganlık değildir;
Egonun tehdit altında hissettiği anda kendini korumak için alarmageçtiği tepkilerden biridir.
Tehdit altında hissettiğimizde 3 farklı tepki geliştiririz:
Öfkeleniriz,
Donarız,
Ya da Kaçınırız…
Öfke, kişilerarası ilişkilerde de kendimizi tehditaltında hissettiğimizde ortaya çıkan bir duygudur.
Bu duygu,
kişilerarası ilişkilerde karşımızdakinin bize yaşattığı acı verici duygulara karşı kendimizi koruyucu bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkar.
Çatışma sırasında ya da ayrılık süreçlerinde ortaya çıkan öfke,sağlıklı bir duygudur.
Bu duygunun yaşanıyor olması değil, yaşanmıyorolması sorundur.
“Ben kavga etmeyi sevmem” diyerek çatışmaktan kaçınan,
yüksek sesle tartışmayı olumsuz bir davranış olarak gören pek çok kişinin,
öfkesini daha güvenli ortamdaaçığa vurduğuna defalarca şahit olmuşumdur.
Eşiyle ya da ebeveyniyle ilişkisinde yaşanan bir çatışma sırasında
“Ben konuşmak istemiyorum” diyerek konuşmaktan kaçınan birinin,
arabasına bindiğinde trafikteki diğer araç sürücülerine en kallavi küfürleri savurabilmesinin başka bir izahı var mı?
Ortada olan, öfkenin yön değiştirmesidir;
Kişinin kendini daha güvende hissettiği bir ortamda öfkesini dışarı vurmasıdır.
Buradan bakınca öfkenin yön değiştirme nedeni;
kaybetme korkusuyla çatışmaktan kaçınmaktır.
Mesleki hayatımda,
ayrılık süreçlerinde öfkesini gerçek anlamda dışarı boşaltmayan kişilerinayrılık süreçlerinin uzattığınıpek çok kez gözledim.
İlişkilerle ilgili sorunlarla çalışırken en yoğun çalıştığım alanlardan biri karşımdakinin öfkesidir…
Üstünde çalıştığım öfke,
yaşadığı her olumsuz duyguya ilk tepkisi öfkeolan davranış olan sinir hali değil.
Kastettiğim, bastırmaya uğramış olan öfkedir.
İlk tepkisi ya da hissedilen rahatsız edici duyguları reddetmeye dönük tepkisi öfke olan kişiler, öfkesini açık şekilde yansıtabilen kişiler olarak görülse de durum böyle değildir.
Bu kişiler kaygı hissettiklerinde, kendilerini yetersiz değersiz hissettiklerinde, üzüntü yaşadıklarında ya da zorlandıklarında kendileriniöfkeyle ifade ederler.
Bu ifade sadece dışarıya karşı değil kendi içlerinde de bu şekilde yaşantılanır.
Kişi yukarıda saydığım duyguları bilinçsiz bir şekilde reddeder,
bunun yerine öfke duygusunu hisseder ve yansıtır.
Ancak bu gerçek bir öfkeden çok, savunma mekanizmasıdır.
Bu kişiler gerçek öfkelerini yansıtmaktan kaçınırlar.
Bu nedenle ilk tepkisi öfke olanlar bilinçli/bilinçsiz şekilde öfkelerini kişiye ve ortamına göre, “seçerek” yansıtırlar.
***
Ben oğluma kendisiyle alay eden arkadaşlarına “sen bir aptalsın” demesini öğütlüyorum![4]
Kendisine vurulursa vurmasını da öğütlüyorum!
Kişinin öfkeduygusuyla ne yapacağı psikolojik olduğu kadar sosyo-politik bir tercihtir.
Özellikle çocukları özel okullarda okuyan veliler, çocuklarına kavgadan kaçınmalarını salık veriyor.
“Küfür etme!”
“Hakaret etme!”
“Kimseye vurma!”
Bunlar elbette anlaşılır telkinlerdir ve çocuklar kendilerine yönelik psikolojik ya da fiziki şiddet yönelimi olmadan bu davranışları sergilerlerse ortaya çıkan davranış saldırganlıkolur.
Saldırgancabir tutumun çocuğun hem kendisine hem de çevresindeki kişilere zarar vereceği açıktır.
Ancak bu konudaki hassasiyet o kadar artmış durumda ki ifrat düzeyinde bir yaklaşım sergileniyor.
Öfkenin kötü bir şey olduğu hususunda hegomonik koroolumuş durumda.
Trajik olan
Çocukken öfkesini yaşantılamasına izin vermediğimiz çocuğun büyüdüğünde başkalarına tepki vermesini,[5]kendini korumasını bekliyor oluşumuz.
Nasıl olacak bu!?
Bir başka trajik durum, ebeveynin çocuğun öfkeyi yansıtmasında seçicidavranasını beklemesidir;
Ebeveyn çocuğun kendine yönelen öfkeyi bastırmasınıama dışarıya yansıtmasınıbekliyor.
Nasıl olacak bu!?
***
Çocuğa söz ve davranışlarla küçük yaştan itibaren öfkenin ilişkiyi kaybetmekle ilişkili olduğu aşılanıyor.
Bu aşılama nedeniyle öfke çocuk için tehdit edici bir duyguya dönüşüyor.
Çocuk bir yandan bu duyguyu hissederken, diğer yandan bu duygudan korkuyor.
Bu nedenle,
bugün öfkeyle ilgili duyulan rahatsızlığın nedeni bu duygunun “sevilmiyor olması değil” ondan korkuluyorolmasıdır.
Öfke çok güçlü bir duygudur.
Öfke anı kişininbenliğiniortaya koyduğu anlardan biridir.
Ayrılık anlarında karşımızdakiyle ilgili aklımızdan geçen onca sözü bastırmamızın nedeni;
Korkumuz!
Bu nedenle öfkenin açığa çıkmadığı bir yassüreci yasın tamamlanmadığı bir süreçtir.[6]
“hayatımdan çık git”
“defol”
“siktir git”
“cehennemin dibine kadar yolun var”
gibi dışa vurumların[7]karşıdakine ya da sözlü olarak kişi tarafından kendi kendine dile getirilmediği ayrılık süreci,
eksik kalmıştır.
Bu nedenle,
öfkenin bastırılarak dışarı çıktığıya da hiç ifade edilmediğiayrılıklardan sonraki ilişkiler, bastırılmış öfke nedeniyletehditaltındadır.
***
Öfke “ben”ile “öteki”ni birbirinden ayıranbir güce sahiptir.
Öfke anı,
kişinin ilişkiyi kaybetmeyi göze aldığımesajını “hem kendisine hem de karşısındakine” verdiği bir andır.
Kişinin
“Seni kaybetmekten korkmuyorum” mesajını, hem kendi bilinç ve bilinçaltına hem de karşısındakine yansıttığı andır.
“Bu korkuyu hissetsem de bu korkuyla yaşamayacağım” mesajını örtülü şekilde yaşantılamaktır.
“Siktir git”
“Defol” gibi dışa vurumlarda tonlama,
Kişi tarafından karşıdakinin uzağaitildiğini gösterir.
Uzağa itme:
Sembolik olarak kişinin hayatına aldığı kişi kendi hayat parçalarından uzaklaştırmasıdır.
Paylaşımlarla ya da sembollere oluşmuş aktarımların[8]kişi tarafından bozulması, aktarımlarını geri çekmesidir.
Bazı kişiler ayrılıkla baş edebilmek için başkabiriyle seksyapmaya ihtiyaç duyar.
Bu davranışın altında pek çok psikolojik örüntü vardır.
Ancak kişi tarafından fark edilen kısmı; belirsizliğin sonlanması, kişinin kendini o ilişkiden kendini çekme çabasıdır.
Bir başkasıyla seks yaparak kendine
“Artık dönemezsin, dönsen de seni kabul etmez” mesajını kendine vermesi ve kendini durdurmaya çalışmasıdır.
Oysa, başkasıyla seks yapmak kişinin kendini geri çekmesini sağlamaz, aksine suçluluk hissiyle daha da yapışık bir durum ortaya çıkartır.
Öfke, bu mesajın sağlıklı şekilde yaşantılanmasını sağlayan tekyöntemdir.
Başkasıyla seks yaparak kendini ilişkiden geri çekmeye çalışmak ve bunun benzeri davranışlar,
öfkesini açıkça yaşayamayan kişiler tarafından gerçekleştirilen manüplatif çözüm davranışlarıdır.
Bu davranışlarla öfkenin yansıması için dolaylıyollar bulunur.[9]
***
Ayrıldığı kişi için
“siktirsin gitsin” dediğinde, kişi sanki o ilişki bitecekmiş gibi kaygılanır.
Bu kaygı,
salt tutarsızgörünme kaygısı değildir.[10]
Bu bastırma çoğu zaman,
kişinin “kendi bağlanmasının kopmasından duyduğu” korkudur.
Kişi zanneder ki içindeki öfke açığa çıkarsa o kişiyi bir daha sevemez, bir daha bağ kuramaz, bir şeyler kalıcıolarak kırılır, ilişki bir daha eskisi gibi olmaz…
Bu bilinçaltı endişe,
Kişinin öfkesini tutmasına, sözlerini yutmasına neden olur.
Bu, elbette gerçekçi bir düşünce değil!
Kişi içindeki öfkeyi dışa yansıttığında, karşısındakine olan sevgisi azalmaz.
Bu korku,
“çocukluk döneminde edinilmiş bir endişenin tekrar tekrar yaşantılanmasıdır.”
Ancak;
kişi öfkesini dışa vurduğunda ilişkiye olan mahkumiyetiazalır[11],
ilişki karşısındaki zayıflığı belirgin şekildeiyileşir.
***
Hissedilen ve yaşantılanan her öfke,
Kişinin bireyselleşmesinigüçlendirir.
Kişinin varlığının sınırlarının görülmesini sağlar.
Karşı tarafın dikkatinin kişiye çevrilmesini sağlar.
Bir danışanım
“duyulmam için her defasında tepki mi göstermem gerekiyor, sesimi yükseltmem gerekiyor” diye hayıflanmıştı.
Mantıklı gibi dursa da öyle değil!
Öfkeden korkusu yüzünden kendisi gibi olmaktan kaçınıp,
kendisinin anlaşılmasını, beklentilerinin karşılanmasının sorumluluğunu karşı tarafa bırakma çabasıdır bu davranış…
“Ben bu ilişkide kişisel sınırlarımı koruyamıyorum, hakkımı arayamıyorum, sen bunları benim adıma yap” demektir, bu hayıflanma…
***
Son söz:
“Öfke gücünü insanın kendisini sevmesinden alır” der,
Rene Descartes…
Şu hayatta kendimi en varhissettiğim anlardan biri,
öfkelendiğim birine
“siktir git!” demektir.
Yüzüne söylemekten çekiniyorsam, bunu kendi kendime yükseksesle söylemektir.
Naçizane sana tavsiyem;
Öfke kötü bir duygu değildir,
seni sen yapan şeydir ve ondan korkmamalısın!..
[1]Öfkeyle ilgili bazı düşünürlerin sözlerini aktarayım:
“Öfkenin ateşi önce sahibini yakar sonra kıvılcımı düşmanına ya varır ya varmaz.” Sadi
Alfred A. Montapert “Her sinirlendiğinde, kendi kendini de zehirlersin.”
“Öfke, aklın alevini söndüren büyük bir rüzgardır.” Andre Gide
“Kızgınken karar veren, fırtınalı havada yelken açan bir insan gibidir.” Euripides
“İnsanın kızması, başkalarının hatalarının intikamını kendinden alması demektir.” Jonathan Swift
“Öfke gelince, akıl uçup gider.” G. E. Lessing
“Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.” Şeyh Edebali
“Öfkeyle geçen bir dakikanız, mutluluğunuzdan çalınmış altmış saniyedir.” Ralph Waldo Emerson
“Eğer öfkeli olmadan cesur olamıyorsak öfkeli olmak yerine cesur olmamak daha iyidir. Hiçbir zaman öfkeden bir fayda gelmez.” Seneca..
[2]Diğeri cinselliktir.
[3]Ya da kendine… Nesneye yönelmiş şiddet sadizm, kendine yönelmiş şiddet mazoşizm olarak değerlendirilir.
[4]Oğlum söz konusu olduğunda doğrunun ne olduğu benim konum değil, ben babayım!
[5]Sizin tercih ettiğiniz kişilere, herkese değil
[6]Bana göre
[7]Bu aynı zamanda “dışa itme”dir.
[9]Bu yollar kişilerarası ilişkiler açısından patolojik sonuçları olan yollardır.
[10]“Siktirgit dediğin birini neden bekliyorsun, neden onunla ilişkini sürdürüyorsun” tutarlılığını yaşamak
[11]Bağımlılığı