KORKU ve SUÇLULUK, ÖFKE ve KAYGI
Bunlardan ilk ikisi “üstesinden” gelinmesi, diğer ikisi ise “yönetilmesi” gereken duygu durumlarıdır.
“Gereken” şartını kullanmamın nedeni bilimsel bir görüş nedeniyle değil, kişiye sağlayacağını düşündüğüm “yarar” açısından.
Daha temelde bu, benim “yarar” düşüncem.
Buna kişisel psikopolitik duruşum da diyebilirsiniz.
Bu noktada “Psikopolitik” kavramını keyfi kullanıyorum.
Psikopolitik kavramıyla ne demek istiyorum:
Kişinin kendisini tehdit edecek bir durumla karşı karşıya kaldığında “takınacağı” tavır, kendisine “olası sonuçlar” doğuracaktır.
Bu sonuçlar kişiye;
bir takım davranışsal durumlar, olaylar ve duygular olarak geri dönecektir.
Konuları ilişkilerden bahisle tartıştığım için, yine buradan somutlaştırayım:
Karşınızdakini kırıp kaybetmekten dolayı “ilişkide açık olmamak” bir tercihtir.
Psikopolitik bir tercihtir.
Bunun aksi yönündeki tercihte ise kişi “yine” kendince gerekçelerle karşısındakini kırıp kaybetme pahasına açık olmayı tercih edecektir ve bu da onun “psikopolitik” tercihi olacaktır.
Şimdi bu iki tutumun sonuçlarını tartışalım.
İlişkide açık olmayan kişi “açık olmanın” yaratacağı çatışmadan kurtulmuş, ilişkideki gerilimi önlemiş olacaktır.
Ayrıca açık olmanın olası sonucu olduğunu düşündüğü ilişkiyi kaybetme tehdidinden de uzaklaşmış olacaktır.
Karşısındakini kırmanın yaratacağı suçluluk duygusundan kurtulmak da başka bir avantajdır.
Kişisel mahremiyetini, kişisel sınırlarını da bu davranışla güvene aldığını düşünecektir.
Diğerinde ise kişi “açık olarak” ilişkide çatışmayı, karşısındakinin duygularına karşı suçluluğu, ilişkiyi kaybetme tehdidini, ne kadar süreceği belli olmayan bir gerilimi “göze alarak”,
Kendini,
karşısındakinden bir şey gizleyen, gizlemek için yalan söyleyen biri gibi hissetmekten,
bir gün ortaya çıktığında ortaya çıkacak güvensizlik krizinden kendini korumuş olacak,
ayrıca gizlediği şeyin ortaya çıkmasıyla ilgili kaygı yaşamaktan,
gizleme ve bastırmanın baskı hissinden,
baskı hissinin yaratacağı özgürlük hissinin kaybından,
kaybedilen özgürlük hissinin yaratacağı ilişki sığlığından ve ayrıca kendisi gizlediği için karşısındakinin de güvenilmez olacağı yönündeki düşüncel ve kuşkulardan uzaklaşmış olacaktır.
İki farklı tercihin doğal olarak iki farklı sonucu olacaktır.
Peki bunlardan hangisi kişinin “kişisel çıkarına” uygundur?
Ya da hangisi kişi için “yarar” getirir?
Kişisel çıkara uygun olan ilişkinin devamı ise bu iki tutumdan hangisi bunu mümkün kılar?
Bu soruların nesnel bir cevabı var mı, bilmiyorum.
Ölçülebilir mi onu da bilmiyorum.
Burada bir nesnelliğin olduğunu düşünmüyorum.
Ölçülemez de.
Burada nesnel bir “kişisel yarar” saptanamaz, tanımlanamaz da.
İlişkide “açık” mı “kapalı” olunmalıdır tartışmasında ben, açık olunması gerektiğini düşünürüm.
Bu davranışın kişilerin “kişisel çıkarına” daha uygun olduğunu düşünürüm.
(erdem’den hiç bahsetmediğin altını çizmek isterim. Davranışların belirleyeni kişisel yarar mı olmalıdır yoksa erdem mi, kişisel yarar ve erdem arasında nasıl bir ilişki vardır, bu konuları ayrıca tartışırız)
Peki “neden” böyle düşünüyorum?
Bana göre:
Kişi kişiler arası ilişkilerde açık olduğunda kendini özgür hisseder, kişisel varlığını ilişkilerine yansıtır ve bir kişi olarak var olur.
Bu durum onun kendini var, değerli hissetmesine, bu da benlik algılamasını olumlu etkileyip kendine güveninin artmasını sağlar.
Artan kendine güven, sahip olduğu becerileri hayata daha fazla yansıtmasını sağlar.
Yansıyan bu beceriler kişinin hayatına hem maddi hem de manevi anlamda daha fazla konfor sağlar.
Kişilerin böyle bir durumda hayata dair daha fazla “doyurucu duygu” yaşayacaklarını düşünürüm.
Ancak, açık olmamanın kişinin hayatını daha mutsuz edeceği önermesini “yanlış” olarak görmek gerçekçi değildir.
Çünkü bunu delillendirecek bir ölçü yok elimizde.
Bugün toplumun büyük kısmı, konuya ilgi duyan uzmanların hemen hepsi bu konuda benim gibi düşünür.
Ancak bu, bu düşüncenin “doğru” olduğunu göstermez.
Toplumun çoğunluğunun bir konudaki düşüncesinin doğru ve yanlış kriteri olarak algılanması, bilimsel değil politik bir tutumdur.
Ruh sağlığı açısından “bireycilik” mi “aile” mi tartışmasında da cevaplar bu nedenle nesnellik içermez, politiktir.
Sonuç olarak psikolojiye hemen her tartışma bir yönüyle politiktir, konuları düşünürken bunu unutmayın…
***
Şimdi en başa döneyim.
Konuyu açmamın nedeni olan
“korku ve suçluluğun üstesinden gelinmesi (kurtulunması),
öfke ve kaygının ise yönetilmesi gereken duygu durumları” olduğu hakkındaki düşünceme…