KIYAS & “Oysa Sorun Bendeydi”
KIYAS:
“Oysa sorun bendeydi”
“Sürekli eski sevgilimle kıyaslıyorum, şu anki sevgilimi!”dedi.
“Nasıl hissettiriyor bu düşünce?” diye sordum.
“Ne kadar güzel bir şey kaybettiğimi düşünüp, kötü hissediyorum.” dedi.
“Peki, bu kıyaslamayı ne zaman nasıl yapıyorsun? Eski sevgilin sürekli zihninde mi yoksa zaman zaman mı yapıyorsun bunu?”diye sordum.
“Zaman zaman”dedi.
“Örneğin, dün sevgilimle yürüyorduk.. yüzüne baktığımda kırışmış olduğunu fark ettim.. yaşlı geldi gözüme ki zaten eski sevgilime göre oldukça yaşlı bir kadın.. eski sevgilim 25 yaşındaydı şu anki sevgilim 45! Onu yaşlı görünce eski sevgili hatırladım. Onun ne kadar güzel ve diri olduğunu düşündüm.. ikisini kıyaslamaya başladım ve kötü hissetmeye başladım kendimi!”
“Peki, kıyaslar hep bu şekilde mi oluşuyor? Şimdiki sevgilinle yaşadığın olumsuz bir anıdan sonra mı ortaya çıkıyor?”diye sordum.
Düşündü.
“Sanırım, evet.”dedi.
&
Flört ettiği her kadını 3 yıl önce ayrıldığı eski sevgilisiyle kıyaslamaktan kendini alamadığından yakınıyordu…
“Hayatıma giren her kadını Demet’le kıyaslıyorum. Bedeni, kişiliği, kariyeri ve birlikte geçirdiğim zamanlarda hissettiğim mutluluğu kıyaslıyorum. Ondan sonra birlikte olduğum her kadın bir yönüyle ondan eksik kalıyor.. bunu düşünmek beni mutsuz ediyor.. nasıl mükemmel bir fırsat kaçırdığım düşüncesine kapılıyorum bunlar aklıma gelince! Panikliyorum! Aramak geçiyor içimden.. arayayım, yalvarayım, onu yeniden benimle olmaya ikna etmenin bir yolunu bulayım diye iç geçiriyorum. Ama yapamıyorum!
Sizce yapmalı mıyım, yapsam bir şey değişir mi?”
&
Eski sevgilisiyle evlenmemiş olmanın, şimdi evli olduğu kişiyi tercih etmiş olmanın pişmanlığını evlendiği günden bu yana yaşayan kadın
şöyle yakındı:
“Eski sevgilim aklımdan çıkmıyor.
Yirmi yıl geride kalmış olmasına rağmen, onu hiç unutmadım.
Onun bana olan sevgisi, ilgisini hiç unutmadım.
Onu hatırladığımda hem özlem duyuyorum hem de yaptığım haksızlıklar için suçlu hissediyorum kendimi!
Eşimle mutsuzum! Sık sık eski sevgilimle evli olsaydım hayatımın nasıl olacağını düşünüp, üzülmekten alamıyorum kendimi…”
&
“Yirmi yıl boyunca evlenmek için pek çok insanla tanıştım.
20 yıl sonra zor bela birine karar verdim, evlendim.
Evleneli 3 yıl oldu ve inanılmaz mutsuzum, pişmanım.
Onlarca insan tanıyıp, kendim için en kötüsünü seçmiş olduğum için çok kızgınım kendime. Şimdi tüm günüm geçmişte tanıştığım kişileri düşünmekle ve onları değerlendirmemiş olmanın pişmanlığıyla geçiyor!”
***
Kıyas neden yapılır?
Önceki daha iyiymiş,
şu anda olan ilişki yanlış ilişkiymiş düşüncesine kapılmamızın (kıyaslamamızın) nedeni nedir?
Karşımızdakinin bir eksikliğine/kusuruna (bize göre) takılıp, bu eksikliği barındırmayan başka seçenekleri kaçırdığımız kaygısına neden kapılıyoruz, gerçekten var mı böyle seçenekler, rasyonel mi düşünüyoruz?
Peki,
Kendimizi başkalarıyla kıyaslayıp yetersiz hissetmemizin
ya da daha iyisi olduğumuzu düşünmeye ihtiyaç duymamızın nedeni nedir?
Aşk mı bu kıyaslamaların nedeni?
Siz hiç obsesyonların yer değiştirdiğinetanık olduğunuz mu?
Ya da obsesyonlarınyayılışınıizlediniz mi?
Obsesyonun karakteristik özelliği, saplantıyı gerçekmiş gibialgılamasıdır.
Bir gün öncesinde başka bir obsesyon yaşanırken, yarın başka bir obsesyona dönüşmesini, dün olmayan obsesyonun bugün ortaya çıkmış olmasını “garipseyemez”kişi.
Çünkü zihni saplantıya, o saplantının yarattığı gerilimden kurtulmaya odaklanmıştır!
Rasyonalite kaybolmuştur!
Aşık olmadığı, tutku duymadığıbirini kaybettiğindeneden onunla ilgili algısının değiştiğinikendine açıklayamaz zihin.
Ama bu olur!
Bu tablo açık şekilde gösterir ki:
Duygularımızı ihtiyaçlarımız belirliyor.
Ve biz onları gerçekmişgibi algılıyoruz.
Disney +’ da Timuçin Esen’in başrolünü oynadığı “Ben Gri” adlı bir dizi var.
Olayları yorumlamamızın kurgusal olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Kızı tecavüze uğramış ve darp edilmiş bir babaya telefonundan gelen mesajla, bunu yapanın ellerinde olduğu, isterse cezasını hemen orada infaz edebilecekleri söylenir.
Baba avukattır.
Bu teklif karşısında dona kalır.
Kızı için istediği cezaya ulaşmak, mesaja verilecek tebessüm emojisiyle mümkündür.
Ama bu adalet olmayacaktır ve trajik şekilde avukat baba bir adalet savunucusudur!
Ama adam aynı zamanda bir babanın öfkesini barındırır içinde.
Yapar!
Adalet savunucusu bir avukat adalet arayışını adalet dışı bir yöntemle arar, emojiyi gönderir, kızına darp uygulayıp tecavüz eden adamın kafasına sıkılır ve adam öldürülür.
Bir önceki yazımda belirttiğim
“Ahlak lükstür ve hepimizin sınandığında kaybedeceği bir eşik vardır” düşüncemi etkileyici şekilde doğruluyor dizi.
Bu örneklerle şunu söylemeye çalışıyorum:
Şeylerin gerçekliği onları algıladığımız gibi mi bundan emin olamayız.
Onların o halini gerçek gibi algılamamızın nedeni bizim onları böyle algılamaya ihtiyaç duymamızdır.
Kıyas konusunda da benzer bir süreç işliyor:
Karşıdakiniya da kendini algılamadaki “yetersizlik” ya da “mükemmellik” algılamaları gerçekçi değildir.
Bu yorumlamalar, kişiyi o anda motive eden duygular nedeniyle ortaya çıkmış algılamalardır.
Kişi, o an hissettiği ancak bilinçli şekilde göremediği duygular tarafından manüple edilmektedir.
***
Kıyasla ilgili 2 önemli husus var:
Birincisi husus:
Kıyas yapan kişi kendi duygusunu görmez, onu kıyas yapmaya zorlayan dürtüyü, duyguyu tanımlayamaz;
bunun yerine bilinçsiz şekilde kıyas düşünceleri geliştirmeye başlar.
Kıyaslama düşüncelerine odaklandığında ise sorunun gerçekten “kıyaslama nesnesiyle” ilgili olduğunu düşünür.
Yani sorun onu kıyas yapmaya götüren kaygısı, kompleksi değil (daha temelde kıyas; bağlanma direnci, bağlanma korkusudur, bu konu sonraki yazının konusu) ;
karşısındakini eksik/kusurlu olmasıdır
ya da kendisinin eksik/kusurluolmasıdır.
Oysa bu manüplatifbir algıdır.
Sorun kıyas nesnesinde değil, kişiyi kıyas yapmaya zorlayan arkadaki psikolojik zemindir.
İkinci husus:
Kıyasa sebep olan psikolojik süreçlere odaklanabilmek için öncelikle kıyasın neden olduğu duyguya bakmak gerekir.
Kıyas sonucunda kişilerin hissettiği duygular iki ana kümede toplanabilir:
- Pişmanlık ve suçluluk hissettiren kıyaslar
- Yetersizlik ve kaygı hissettiren kıyaslar
Bu iki başlık bize kıyası yapan kişinin kıyas neticesinde hangi duyguyu hissediyorsa bununla ilgili bir sorunu olduğunu gösterir.
Kişi kıyas yaparak bu duygularla ilgili bilinçaltına ittiği çatışmanın çözümünü sağlamaya çalışır.
Bu nedenle;
Kıyas, neden değil sonuçtur.
Kıyaslamanın zihinsel sürecine bakılırsa obsesyonun işleyişine benzer süreçle ilerlediği görülecektir.
Psikanalitik yorumla obsesyon; bilinçaltına itilen çatışmanın zihinde kabul edilen formudur.. çatışma bu şekilde yaşantılanıp, yarattığı gerilim bu yolla boşaltılır.
“Kıyaslama”da da benzer transfer söz konusudur.
Kişi asıl sorununu (kendi sorununu) ya da asıl çatışmasını bilinçaltına itip, kıyas yapmaya yönelir (oysa kıyas yapan kişi sorunun kuyaslama yapıyor olmasında değil kıyas nesnesinde olduğunu düşünür).
Kişi böyle düşündüğü için kendi duygusuna bakmaz, ne hissettiğine odaklanmaz, karşı tarafa (bir nesne olarak aynı zamanda kendisine) bakar, eksiğe/kusura bakar.
Karşı tarafın “özelliklerine” bakar.
Bu yaklaşım iç görüsünün eksik olduğunu gösterir.
Bu iç görü kusuru nedeniyle kıyas sorununun kendi sorunu (kendisinin çözmesi gereken sorun olduğunu) değil “kıyas nesnesi”yle ilgili olduğunu düşünür.
Kişiyi kıyas yapmaya götüren içsel süreçlere bir sonraki yazımda devam edeceğim…
Görüşmek üzere…