KİŞİSELLEŞTİR-ME
Kendisine yapılan her eleştiriyi kendisine bir saldırı olarak algılayanlar..
Eleştiriyi bırak, karşısındakinin kendisi nedeniyle hissettiği olumsuz duyguları bir suçlama olarak görenler..
Ve hatta, karşı tarafın tavsiyede bulunmasını bile kendisinin yetersiz görülmesi olarak algılayanlar…
***
Karşısındakinin sorununa çözüm olarak kendi hayatında yaptığını yapmasını tavsiyede edenler..
Ve hatta bunu yaparken “ben böyle yaptım, sen de böyle yap” deme zahmetinde bulunmayıp, sanki zaten doğru olan buymuş gibi davrananlar..
Kendi arzusunu, kendi korkusunu, kendi kaygısını, kendi öfkesini, kendi tercihlerini söz konusu olayın tek tepki biçimi olarak görenler..
Kişiselleştirme böyle bir şey…
***
Peki,
insanın karşılaştığı “her” durumu kendisiyle olumlu ya da olumsuz bir niyetle ilişkiliymiş gibi algılamasının
gördüğü “her” olayı siyasi açıdan ele almaya çalışmasıyla bir alakası var mı?
***
“Faşist meyhaneci 2 solcu öğretmeni katletti”
haberinin/olayının aslında siyasi hiçbir yanı olmadığını,
mevzunun tamamen meyhaneci ile müşteriler arasında an içinde gelişen ilişkiye dair olduğunu 30 yıl sonraki bir dost sohbetinde öğrendim.
***
Basına siyasi nedenlerle işlendiği haberi yansıyan
“sendika başkanının sendika üyesi işçi tarafından öldürülmesinin”
aslında cinayeti işleyenle maktül arasındaki kişisel ilişkilerden kaynaklandığı farkettiğimde, duraladım…
***
İki gündür Venezuela Başkanı Madura üzerinden ortalık birbirine girdi!
Sosyal medyada ülke adeta ikiye bölünmüş durumda.
Vedat Milor’un menemen soğanlı mı soğansız mı tartışmasındaki kadar hızlı ve net oldu saflaşma.
Her zaman yaptığımız gibi,
İki taraf bulunduğu yeri demokrasi alanı, karşı tarafı antidemokratik cephe olarak tanımladı.
Oysa, bence
Ne Maduro seçimle iş başına geldiği için savunulabilecek bir Başkandır,
ne de “bu iş artık demokratik yollardan olmaz” deyip, ABD’yi arkasına alıp, Meclis başkanı olma sıfatının arkasına sığınıp, Başkanlığını ilan eden Guaido bir demokrasi kahramanıdır.
Ortada olup biten,
bir ülkenin insanlarının birbirini boğazlıyor olması.
Bize düşen bu dramatik durumdan “ibret” almak olur en fazla, taraf olmak değil.
***
Her olayı siyasi olarak açıklamaya çalışmak da kişiselleştirmenin bir uzantısı zannımca.
Siyasi düşünceyi bir aidiyet meselesi haline getirip, kendini, kişiliğini siyasi kimliği üzerinden tanımlanın bir uzantısı..
“Cehalet” deyip çıkmak mı gerekir bu işin içinden?
Dünya bizim etrafımızda dönmüyor.
Lakin bu saçma tepkilerimiz, algılarımız kişisel hayatımızla ilgili bir drama dönüşüyor.
Kişisel dramlarımız toplumun pek çoğunda benzer bir durum arzedince toplumsal bir drama dönüşüyor.
Venezuela’ya baktığınızda gördüğümüz şey, bence tam da bu!..
İşin kötüsü bu,
narsistik bir yansıma da değil,
Keşke öyle olsa!