KARANLIK SIRLAR!
Sır, kimseye söylenmemesi, gizli tutulması gereken şeydir.
Her insanın başkalarından gizlediği “karanlık sırları” vardır.
Karanlık olması, başkalarının yargılamaları ve kişilerin o kişiyle kuracakları ilişkinin biçimini, seyrini etkileyebilmesi nedeniyledir.
Peki sır paylaşılmalı mıdır?
Pek çok filozof, düşünür, sır saklayabilmeyi yüceltir.
Bundan kasıt başkasının sırrını paylaşmaması değil, daha ötede kendi sırrını paylaşmaması bir erdem olarak görülür.
Hz. Ali “sır senin esirin, paylaştıktan sonra sen onun esiri olursun” der.
“Sırrım konusunda sessizliğimi korursam benim esirim olur; eğer ağzımdan kaçırırsam ben onun esiri olurum. Sessizlik ağacında huzur meyveleri yetişir” der, Arthur Schopenhauer
“Bir sırrı devamlı surette saklamak, insan ruhunu en çok olgunlaştıran şeydir” der, Balzac da…
Yukarıdaki düşünceler bizi sırrımızı saklamamız gerektiği düşüncesine götürür.
Ancak sırrın saklanamayacak olduğunu söyleyenler de var.
“Zamanın açığa vurmadığı sır yoktur” derken, Jean Racine
T.Fontane’se “sır, saklanmaz” der.
Klişe olmuş şu söz de hepimizin malumu değil mi
“gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.”
Bazı düşünürlerse sır tutmamayı hem kişilerin hayat akışı hem de ilişkilerde bağ oluşumu açısından desteklerler.
Friederich Sebiller
“en sıkı ve en samimi bağlar bir sırrın vücuda getirdikleridir” derken,
Tess Gerritsen’se
“sır bir kez açıklandıktan sonra tehlikeli olmaktan çıkar” der…
***
Bu konuda herkesin farklı bir düşüncesi var.
Kimi ilişkilerde herkesin kendi mahreminin olması gerektiğini, kişisel sınırlar gereği bunu olması gerektiğinisöylerken,
Kimi de güvenin ve bağlılığın oluşması için şeffaf olunması gerektiğini söylüyor.
Doğal olarak “hangisi doğru” tartışması, sübjektif zeminde yapılıyor.
Ancak,
Netflix de yayınlanan ama pek de rağbet görmeyen “Real Love”[1] realty show’un sorduğu soru bence bu tartışmalardan daha önemli:
“Sırlarımız seçimlerimizi etkiliyor mu?”
Yani karşımızdakinin toplum tarafından yargılanacak bir kusurunu bilmek ya da bilmemek o kişiyi seçmemizde belirleyici oluyor mu?
Bazı sırlar “o kişiyi seçmemizi engellerken”,
yine bazı sırlar “o kişiye yönelmemize” neden oluyor mu?
Sizden saklanan akademik kariyer, kazanç, fiziksel bir kusur, bekaret, penis boyu, cinsel deneyimler, yargılanan cinsel yaşamlar, cinsel eğilimler, fetiş eğilimleri, fiziksel ya da cinsel hastalıklar, medeni durum, ceza alınmış bir suç, psikolojik rahatsızlık, psikiyatrik tedavi, ebeveyn intiharları vs..
İnsanları yargılayacağı düşünülen ve bu nedenle “saklanan sırlar”, en baştan karşıdakine söylenmeli midir?
Bu kararlarımızı etkiler mi?
Realtiy Show bunu soruyor ve bunun cevabını arıyor…
Yargılardan kurtulmuş “gerçek aşk” mümkün müdür, sorusunu soruyor.
Bunu anlamak için,
18 bekar kadın ve erkeğin 3 gün birbirleriyle ilişki geliştirmeleri sağlanıyor.
Kim kimden hoşlanıyor, kiminle yakınlaşıyor, bunlar gözleniyor.
Hoşlantının ve yakınlaşmanın ortaya çıkması için çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
Bir süre sonra, gruptaki herkesin öğreneceği şekilde kişilerin başkalarından saklanan sırları yine kendi ağızlarından dışa vurulması isteniyor.
Kişi “benim karanlık sırrım şu” diyerek, insanlardan sakladığı sırrını açıklıyor.
Açığa çıkan bu sırlar ilişkileri nasıl etkiliyor?
Sır paylaşıldıktan sonra kim kimden neden uzaklaşıyor,
kim kime neden yakınlaşıyor.. sırlar ilişkilerimizi nasıl etkiliyor, izleyiciye yansıtılıyor.
Show’un samimiyeti tartışılır olsa da “sırların seçimlerimizi etkileyip etkilemediği” hususunda zihin açıcı bir program olduğunu söyleyebilirim.
***
Benim mesleki tecrübem de,
sır paylaşmanın ilişkilerdeki samimiyeti, bağı derinleştirdiği yönünde…
Başlangıçta ilişkileri sarstığı muhakkak.
Hatta bazı ilişkilerin bunu kaldıramadığını,
açıklığın o ilişkinin sonunu getirdiğini de gördüm…
Sır paylaşımının o ilişkiyi daha iyi bir ilişki yapacağı düşüncesiyle şeffaf olmak,
beklentiyi karşılamayabilir!
Bunu yapan kişinin olası olumsuz neticeyle ilgili sorumluluğu da üstlenmesi gerekir.
Bana göre sırrın yükünü kaldıramayan bir ilişki, zaten derinliksizdir.
Sır saklanan bir ilişkide kişiler kendileri gibi olamazlar.
Sır saklanan ilişkide karşıdakini tolere etme davranışı yüksektir.
Kişi kendini suçlu ya da kusurlu gördüğü için,
Karşıdakinin rahatsız olduğu davranışlarına tepkisini hissettiği şekilde yansıtamaz.
Düşüncelerini açıkça söyleyemez.
Beklentilerini açıkça ifade edemez,
beklentilerinin arkasında duramaz,
çünkü kendisi de kusurludur, suçludur, buna hakkı yoktur!
Bu düşünce ve uzantısı olan davranış, ilişkide güven ve bağlılığın derinleşmesine ket vurur.
Derinleşmeyen güven ve bağlılık,
ilişkiye dair kaygıların[2] ve egoya dair kaygıların[3] daha yoğun yaşanmasına neden olur.
Sırların paylaşılması gerektiğini düşünürüm.
“Ne kadar az sır, o kadar özgür bir kişisel yaşamdır.
İlişki sırrı ne kadar kaldırıyorsa, o kadar derindir.”
Ancak…
Sırrın ilişkide kusur olarak görülmemesi, sorgulanmaması, diyet istenmemesi şartıyla…
İlişkide paylaşılan sırlar “bedeli ödenmesi gereken kusur” gibi algılanır zaman zaman.
Paylaşılan sır diğer tarafı kaygılandıracak bir sırsa,
kişi kaygısını yönetmek yerine kaygısını sırrı paylaşana yansıtmayı tercih edebiliyor.
Paylaşılan sır paylaşılanın utanç duymasına neden oluyorsa bu utancı karşı tarafa yansıtabiliyor.
Paylaşılan sırdan dolayı paylaşılan kişi durumu kişiselleştirip, kendini yetersiz, değersiz hissedebiliyor ve bu duyguların tolerasyonunu karşı taraftan isteyebiliyor.
Bu davranışlar ilişkide paylaşımın önünü kapatan sonuçlar yaratır.
Kişiler sırlardan duygusal olarak etkilenebilirler,
ancak baş edemedikleri rahatsız edici duygularının tolerasyonu için karşı tarafa yönelmemelidirler.[4]
Bir başka sorunsa sır paylaşılan kişinin paylaşılan sırdan “seconder kazanç”[5] elde etmeye çalışmasıdır.
Karşılanmasını istediği beklentilerini paylaşılan sırrı bir kusur gibi dayatıp karşılatmaya çalışmak, sırrın ilişkiye derinlik kazandırmasını sağlamaz, aksine ilişkiyi krize sokar.
Paylaşılan sırrı yargılamamak bir lütuf değildir.
Paylaşanın mahcubiyetinden “psikolojik rant” devşirilmemelidir.
Böyle davranılarak güvensizlik beslenmiş olur, karşı tarafın açık olması engellenmiş olur.
Kişinin sırrı ilişkide kendini eksilten bir durum gibi algılaması,
karşı tarafın da bu şekilde algılamasına tepki göstermemesi;
İlişkiyi derinleştirecek olan bir davranışın ilişkiyi sabote etmesine neden olur.
İlişkinin doğal yapısı bozulur.
İlişkide sırlar “baştan söylenmesi gereken kusurlar” olarak algılanmamalıdır.
“Ben böyleyim beni böyle kabul et” düşüncesiyle[6] sonrasında yaşanacağı düşünülen kaygıdan kurtulunmaya çalışılsa da;
karşı tarafın henüz duygusal bağ geliştirmediği, güven duymadığı dönemde paylaşılmış bir sır, kişinin seçimini manüple edebilir.
Kişinin başlangıçta paylaştığı bu sır;
bazen seçilmeyecekse kişinin seçilmesine neden olabilir ve zaman içinde bu sorunlu seçimin olumsuz sonuçları kendini gösterebilir.
Ya da başlangıçta paylaşılan sır,
kişinin normalde seçilecekse seçilmemesine neden olur, sır paylaşımından sonraki ret durumu, paylaşan kişiye kendini değersiz ve paylaşım hususunda güvensiz hissettirebilir
ve aynı zamanda kendine güvenini sarsar.
Paylaştığınız şey sizin için kusur, eksiklik, kötü olabilir.
Karşı taraf da bunu böyle görüyor olabilir.. ancak karşınızdaki de siz de bu bakış açısıyla tutum belirlememelisiniz.
Karşınızdaki sırrınızı kabul edip ilişkiyi sürdürecekse sürdürmelidir.. sorgulamak, sorgulanmaya izin vermekilişkinin dengesini bozar, ilişkiyi hasta eder.
Paylaşan taraf paylaştığı sırrı nedeniyle karşısındakine borçlu değildir.
Paylaştığı şey onu ilişkide eksik yapmaz.. Yapmamalıdır.
Kendini ilişkide eksik görmenin, karşı tarafa borç ödemenin ya da bu hisle karşı tarafın rahatsız edici davranışlarını tolere etmenin, ona minnet duymanın sonu yoktur.
İlişkide sır paylaşılmalıdır,
ancak bedeli ödenmesi gereken bir kusur gibi daha ilişkinin başında “eksiklik ilanı” şeklinde olmamalıdır!
[1] Gerçek aşk
[2] Terkedilme, aldatılma
[3] Kendini yetersiz, değersiz, eksik hissetme, özgüven kaybı
[4] Karşı tarafın davranışları etkileyeme çalışmak, müdahale etmek
[5] İkincil kazançlar
[6] Kaygısıyla