İLİŞKİDE KİŞİSEL SINIR
Bir ilişkinin ya da bir evliliğin içinde kişinin kendi sınırlarını nasıl koruyacağı,
Kişisel sınırın nerede başlayıp nerede bittiği sorunu,
“kişilerarası ilişkiler”in önemli başlıklarından biridir.
Kişisel sınır sorununda sınırın nerede tutulması gerektiği hususu kadar,
bunun nasıl ifade edildiği de önemli bir sorun alanı.
Peki, kişinin kendisini hissettiği, düşündüğü şekilde ifade etmesiyle sınır meselesi çözülmüş olur mu?
Bunun için önerilen “ben” dilini kullanmak, bu sorunu çözer mi?
***
“Kadın dediğinin evi derli toplu olur”
“Erkek dediğin karısına sahip çıkar”
‘Cümlelerinin karşı tarafı rahatsız ettiği ve bu cümlelerin kişisel yargıları, düşünceleri içerdiği, bu nedenle genelleştirerek ifade edilmesinin karşı tarafa kendini yargılanmış hissettirdiği, bununda öfke ve savunucu bir iletişim dili yarattığı’ dile getirilip;
cümlenin
“Bence kadın dediğinin evi derli topludur”
“Bana göre erkek dediğin karısına sahip çıkar” cümleleriyle değiştirilmesi salık verilir.
Peki, böyle dendiğinde mesele bitiyor mu?
Bence bitmiyor!
Bu cümlelerde sorun, sadece yargılama sorunu değil.
Dille yargılamanın ötesinde, arkasındaki düşünce asıl sorun.
***
Seanstayım..
Öfkeli eşe, sakinleştiğini gördüğümde,
Eşine dönüp, neden rahatsız olduğunu sormasını istedim.
Eşine döndü ve sordu,
“Nedir benimle ilgili rahatsızlığın?”
Her ne kadar soru gibi sormuşsa da,
ses tonu,
soruyu değil yine kızgınlık hissettiriyordu.
Seans boyunca bu soruyu defalarca sordurdum, her soruşta o kızgınlık hissedildi.
Konuyu şuraya getireceğim;
Kişinin içinde bir yargı varken, dili “ben” diline çevirmek, sorunu çözmeye yetmez.
Çünkü,
çift arasındaki iletişimin sorunu salt “dil” sorunu değil,
ilişkiye bakış, ilişkiyi “algılayış”, ilişkiden beklenti sorunudur.
***
Evli bir çift arasında geçen diyalogda kurulan şu cümle,
“Bu yıl tatilde nereye gidelim?”
Ya da flört eden bir çift arasında geçen şu cümle,
“Bu hafta sonu nereye gidelim?”
Bu cümleler ne diyor, buna bakalım…
Bu cümlenin içeriğinde şunlar var;
Bir tatil yapılacaksa, bu, ancak iki kişinin birlikte olmasıyla mümkündür,
kişiler bırakın tek başına tatil yapmayı, bunu düşünmezler bile,
bu yanlıştır.
Bir ilişkiniz ya da bir evliliğiniz varsa, böyle düşünmeli, böyle davranmalısınız.
Bu düşüncenin karşısındaki kişi, aldığı bu örtülü mesajla;
özgürlüğü sınırlanmış,
belli davranış kalıplarını yapmaya zorlanmış,
düşünceleri ve duyguları üzerinde de yaptırım uygulanmış,
doğru ve yanlış kriterleri hususunda, “kişisel değerleri” manüple edilmiştir.
Bu durum,
bırakın kişisel sınırların ihlal olmasını, kişinin kişi olarak da ilişkide yok olduğu anlamına gelir.
Başlangıçta iki tarafın arzusunu karşıladığı için,
değerli, önemli hissettiren, ilişkiyle ilgili kaygıları dindirdiği için iyi hissettiren bu “dil ve düşünce”,
zamanla arzuyu ve ilgiyi yok eder.
Bu sebeple
“Bu sene tatile nereye gidiyoruz?”
“Bu hafta sonu ne yapıyoruz?”
Sorularını sorduran düşünceyi nasıl ifade ederseniz edin,
ilişkide kişisel sınır tartışması açılacaktır.
Doğal olarak meseleyi bir dil sorununa indirgenmesi,
düşüncenin ve duygunun genelleştirmeden uzak bir dille ifade ediliyor olması,
sorun çözmez!
Ve hatta,
kişisel sorunu çözecek olan, dili ifade edenin kendi düşüncesinin kişisel olduğunu kabullenmesi bile değildir.
Çünkü,
Kişi düşüncedeki genellemeyi terk etmişse,
‘İlişkide her eylemin yalnız yapılabileceğini’ düşünüyor, demektir.
Hafta sonu tatili,
yaz tatili,
ebeveyn ziyaretleri,
akşam yemekleri,
eve dair sorumluluklar,
çocuklarla ilişkiler,
bütçe tasarrufu vs.
“Herkes kendi tatilini yapacaksa, bu evlilik mümkün olacak?” itirazı saçma, anlamsız değildir.
Ayrıca,
kişisel sınırların ve/veya özgürlüğün ilişkiye bu şekilde yansıtılması,
ilişkinin mümkünlüğünün dışında
ilişkide değer sorununun, bağlanmayla ilgili kaygı sorununun tartışılmasına neden olacaktır.
“ ‘Ben’den ödün verilmezse ‘biz’ olunamaz” düşüncesini mi doğru mu kabul etmeli?
Yoksa sorunu dil düzeyinde bir sorun görüp, çözümü iletişimde mi aramalı?
***
Ben,
“ilişkide kişisel sınır” sorununun kaçınılmaz olduğunu,
İlişki kurmanın tabiatı gereği bir sorun olduğunu,
‘ben’den ödün verip “biz” olsan da,
dili değiştirip ‘ben’ dilini kullansan da kullanmasan da,
bu sorunun var olacağını düşünüyorum.
Bu ikisinin dışında bir yol olan, “iki kişinin bir ilişkide tamamen kişiselleşmesi” durumunda kişisel sınır sorunu ortadan kalktığında ise,
ilişkiye dair başkaca sorunların ortaya çıkacağını düşünüyorum.
İlişkide kişisel sınır ve/veya özgürlük sorunu,
ancak bir ilişki yaşandığında ortaya çıkar.
Bağ kurma arzusu ya da bağlanmanın meydana geldiği yerde bu sorun ortaya çıkıyor.
Bu nedenle “ilişkide kişisel sınır sorunu” kaçınılmaz bir sorundur ve
çözümü yoktur!
Çözülemez.
Bu sorun ancak yönetilebilir.
Kişinin,
kendi kişisel sınır sorununu yönetmesi ne demektir?