İLİŞKİ BAĞIMLILIĞIYLA NASIL BAŞ EDİLİR? (1)
Gündelik hayatta ilişki bağımlılığının tanımı kabaca;
“kişinin ayrılması gereken bir ilişkiden ayrılamaması olarak” olarak yapılır.
Bu algı sadece gündelik yaşamda herhangi birisi için değil, konuyla çalışan uzmanlar için de söz konusudur.
Bu tanımı şu alt başlıklarla genişletmemiz gerek;
kişilerin ayrılsalar da ayrıldıkları kişileri uzun sure unutamamaları,
ayrıldıkları kişilerin hayatındaki tüm değişimlere duygusal tepki göstermeleri, ayrılık sonrasında kişisel hayatlarına yön verememeleri,
ve süren ilişkide yaşanan çatışma ve kriz durumlarına yoğun bir kaygı, kaybetme korkusuyla cevap vermeleri.. Bunlar da gündelik dildeki bağımlılık algısının kriterlerindendir.
Bu tanımda “önerme” şudur;
Kişinin partneri ya da ilişkisi kötüdür;
kişiyi mutsuz etmektedir.. “yanlış ilişki” ya da “yanlış kişi” söz konusudur.. tercih yanlıştır.
Doğal olarak bu önerme, bağımlılığın çözümünü,
“kişinin ayrılması gereken bir ilişkiyi bitirememesi” olarak algılar/tanımlar.
Algılamalar, tanımlar ve önermeler çözüm yollarının ne olacağı hususunda belirleyici role sahiptir.
Sorunu nasıl algılarsanız, çözümü de o şekilde ararsınız.
Algılama yukarıda belirttiğim şekilde olunca bağımlılığın çözümlenmesininin yolu;
ilişkiyi bitirmek ya da başka bir ilişkiye başlamak olur.
Ya da kişi,
bir terapiste gidip bağımlılığının nereden kaynaklandığını anlamaya çalışılır.. Böylece bugünkü bağımlılık sorunun nedeni mevcut ilişkide değil geçmiş bir tarihte aranır.. o neden her neyse bulunduğunda sorunun çözüleceği ve kişinin ayrılması gereken ama güç yetirip ayrılamadığı ilişkiden çıkması sağlanır.
Bu algılamada, terapistle ya da terapistsiz madde bağımlılığında olduğu gibi bağımlı olunan şeyle ilişkinin tamamen “kesilmesi” hedeflenir.
Bu nedenle,
kişinin ayrıldığı kişiyi araması,
temas kurma çabası engellenir ya da kişi kendini engellemeye çalışır.
Kişinin temas kurma çabası ya da bu yöndeki davranışları, kişinin kendisi ya da dış dünya tarafından “kınanır, zayıflık, hastalıklı bir davranış” olarak yorumlanır.
Özellikle sosyal medya üzerinde yoğunlaşan iletişim alanlarının kısıtlanması salık verilir;
telefon numaralarının,
sosyal medya hesaplarının silinmesi, engellenmesi bu türden çabalardır.
Kuşkusuz bahsettiğim bu algılamanın ve buna dair geliştirilen çözüm yöntemlerinin kişilerin üzerinde bir etkisi vardır.
“Bazı” kişilerde (herkeste değil) bağımlı olduğu varsayılan kişiyle bağın kopartılmasında işe yarar.
Bağımlı tedavi sürecinde görülen akut krizler, zihnin uyum sağlama süreçleri burada da işler.
Benim düşüncem, bu yöntemin sorunu çözmediği yönünde..
Kişinin bağımlı olduğu kişiyle ilişkisinde sorunlu olduğu düşünülen davranışlar ve duygu durumları ortada kalksa da;
bağımlılık kişinin bağlanma ihtiyacıyla ilgili bir durumdur ve sorun,
karşıdaki kişi ya da onunla kurulan ilişkide olmaktan öte,
kişiye ait bir meseledir ve bu nedenle kişi mevcut ilişkiden kopartılsa da bağımlılık “gerçekte” ortadan kalkmaz.
Değişmiş gibi görünen “durum”, yanıltıcıdır.
Bağımlı olduğu düşünülen kişi ya da ilişkiyle ilgili engellenmeler ve neticesinde ortaya çıkan yoksunluk krizinin bitmesi sorunun çözüldüğü anlamına gelmez.
Kişi engellenme durumunda bağımlı olmasına neden olan bağlanma ihtiyacını başka bir “nesneye” transfer eder.. Bu nedenle gerçekte olan, sorunun (duygunun) bir yerden alınıp başka bir yere transfer edilmesidir.
Duygunun başka bir nesneye yatırılmadığı durumlarda ise bağlanma ihtiyacı geri çekilir..
Böyle bir durumda ise süregen bir tedirginlik, bağlanamama, kendini ilişkiye bırakamama, güvenememe hali ortaya çıkar ki bu hal zamanla nevrotik bir durum yaratır.
Bağımlı kişi, kişinin çevresi ya da kişi üzerinde çalışan uzmanın dikkati kişinin bağımlı olduğu nesneyle ilişkisine odaklandığı için,
kişinin bağımlı olduğu kişi dışındaki nesnelerle kurduğu ilişkiler, değişimler gözden kaçar.
Bu bağımlılık tanımı ve buna dair çözüm önerilerini bağımlılığın ötesinden “tükenmemiş beklenti” süreci olarak yorumluyorum (bu yorumum bu kişilerin bağımlı olmadığı anlamına gelmez, yorumum önceliklerle, kişi için o anda neye müdahale edilmesi gerektiğiyle ilgilidir).
Yani,
kişilerin ilişkilerini bitiremiyor olması,
sorunlu ilişkilerine nokta koyamamaları ya da dışarıdan ezik, zayıf biri gibi görünen davranışlarının sebebi, bağımlı olmalarının ötesinde
“tükenmemiş beklentileridir”.
Doğal olarak bu sürecin kişi açısından sağlıklı adım,
kişinin sürekli bir ayrılma çabası içinde olmasıyla değil,
beklentinin doğru yönetilmesidir (beklentiyi tüketecek sürecin işletilmesi).
Yol ayrımı kitabımın “beklentilerin tüketilmesi” bölümünde bu detaylı şekilde işlenmiştir, dileyenler oradan bakabilirler…