HAYALET İLİŞKİ
“Hayalet uzuv sendromu”;
adı üstünde,
insanın kendisinde “artık” olmayan bir organını varmış gibi hissetmesine dönük bir tanım.
Elinizi, kolunuzu, ayağınızı, bacağınızı, gözünüzü, kulağınızı bir kazayla kaybettiğinizi düşünün…
Kendinizi nasıl hissedersiniz?
Kişinin “artık” olmayan organını “halen” varmış gibi hissetmesi.. üzüntünün ötesinde bir hal..
Güne başlarken,
ayağın olmadığı halde ayağın varmış gibi hissedip
hergün yaptığın gibi yataktan fırlamaya kalkman.
Tam fırladığın anda.. Fırlayamaman!..
Yerinden kalkmanı engelleyen bacağının yokluğuyla yüzleşmen!
Gündelik rutinini sürdürürken,
an içinde,
olmayan bacağının ağrısını hissetmen, sanki bacağın varmış gibi.
Ağrıyı azaltmak için bacağını ovalamaya kalktığında,
elinin boşluğuna uzanması,
bacağının yerinde olmadığını hissetmen!
Kaşıntı…
Olmayan elinin yerinde hissettiğin kaşıntı!
Olmayan kolunun olmayan dirseğinin kaşınması..
Kaşıntıyı hissetmen ama kaşıyamamak!
Olmayan ayağının kaşındığını hissetmen!
Elini uzattığında boşluğa düşen elini ne yapacağını bilememenin çaresizliği bir yana,
kaşıntıyı ne yapacağını bilememe hali!
Ya sıcaklık basması olmayan organının?
Üşümesi?
Acıması, ağrıması?
Olmayan organınla ilgili hissettiğin bu duyguları nereye koyarsın?
***
Organ eksikliği yaşamasanız da,
bu hisler tanıdık.
Kayıp yaşadınız mı?
Eşiniz, anneniz, babanız, çocuğunuz, kardeşiniz, sizin için önemli olan birini kaybettiniz mi?
Yaşamış olmalısınız bu duyguları, durumunuzun o kadar vahim olmadığını söyleyin lütfen!
İşte bu duyguyu orada da hissetmişsinizdir.
Organ eksikliğinde hissettiğiniz duygunun bir benzeridir bu.
Sabah kalktığınızda sanki “o” varmış gibi uyanmanız,
sonrasında, o’nun yokluğunu hatırlatacak bir “şey”le karşılaşıp yokluğunu hissetmeniz,
o yokluğun hayal kırıklığıyla yüzleşmeniz…
Tokat gibi yüzünüze çarpması, yokluğun!
Bazen yatağın diğer yanında o varmış gibi yatarken,
Yastığın boş olduğunu farketmeniz.
Gardrobu açtığınızda sadece kendi eşyalarınızı görmeniz..,
Kahvaltı için masaya oturduğunuzda,
herkes oradayken, birden o’nun orada “olmadığını” farketmeniz!…
***
Beyin bir kurgu yaratıyor,
bedeni bir bütün olarak algıladığı gibi.
Bağlandığınız ilişkiniz, sevgiliniz, evliliğiniz.. bedeniniz gibi, kolunuz bacağınız gibi “parçanız” oluyor.
Organınız bedeninizin parçasıyken, ilişkiniz kişiliğinizin, bütünlüklü yaşamınızın bir “parçası” oluyor.
Boşuna değil kayıp/ayrılık sonrası kurduğumuz o cümle;
“Bedenimden bir parça kopmuş gibi hissediyorum kendimi.”
Hayalet uzvumuz gibi “hayalet ilişkilerimiz” var.
Yıllar önce yaşanmış ve bir nedenle bitmiş, ancak kişi tarafında bittiği inkar edilmiş ilişkiler bunlar…
Gündelik rutin bir yanda sürerken bu kişiler geçmişte kalmıştır,
ilişiyi bugündeymiş gibi iç dünyalarında yaşamaktadırlar.
İlişki ister “yaşanmış” olsun ister yaşanmamış, bunu hepimiz deneyimleriz;
yokluğu reddederiz.
Olmayan organın kaşınması gibi,
Ayrıldığımız/kaybettiğimiz kişiyle zihnimizde konuşuruz..
Ona,
öfkelenir,
arzu duyar,
kokusunu hisseder,
endişesini duyar,
korkar,
onunla yaşarız…
Varmış gibi!
***
BU bahiste açılacak soru;
zihnimizdeki hayalet asıl kişinin gölgesi midir,
yoksa zihnimizin kurgusu mu?
***
Bu bir sorun mudur?
Bir sendrom mudur?
Tedavi edilmeli midir?
Kimbilir!..
İyi pazarlar herkese…