GÖÇEBE
GÖÇEBE
Kişisel bir yazı
“Bir iş merkezindeyim…
Tam seçemiyorum, sanırım Agora’ya benziyor. Biri var, bomba dolu paketi iş merkezinde bir yere bırakacakmış… Bomba patlayacakmış ama birileri ölecek mi ölmeyecek mi bilmiyorum. Ama bu patlayan bomba bir şeyleri değiştirecek, iyi bir şeyler olacakmış. Kadın bir siyasetçi var, yüzünü hatırlamıyorum ama nedense Meral Akşener olduğunu düşünüyorum…
Sonra birden bombayı taşıyacak olan kişi ortadan kayboldu.
Siyasetçi ve yanındaki birkaç kişi de ortadan kayboldular.. Neden bilmiyorum, birden bombayla baş başa kalıyorum ama bombayı görmüyorum da. Kaçıp gitsem ve bomba orada patlasa (benim yediğim çekirdeklerin ve kuruyemişlerin masanın üstünde olduğunu görüyorum) polis masanın üstündeki çekirdekler nedeniyle bombayı benim koyduğumu düşünecek diye geçiyor içimden. Bu yüzden bombayı alıp götürmem gerektiğini düşünüyorum. Bombayı kaçırıp kimsenin olmadığı bir yerde patlamasını sağlamak istiyorum, ama her yerde kameraların olduğunu ve polislerin bombanın patladığı yerden geriye sardıklarında beni deşifre edeceklerinden endişe ediyorum. Koşuyorum.. koşuyorum.. bir su kanalı boyunca koşuyorum. Çark deresi gibi bir yermiş.. Giderek evler azalıyor ve artık kameraların olmadığı bir alana geldiğimi düşünüyorum, sonra bomba derenin içine düşüyor.. kaçıyorum oradan, kameraların beni fark edeceği kaygısını içimde taşıyarak…”
Kaçarken, uyandım rüyadan!
“Neden gördüm ki şimdi bu rüyayı?” diye düşündüm.
***
Rüyayı grup terapimin olduğu gece gördüm.
Bir önceki hafta grup oturumu, depremden 3 gün sonraydı.
O oturumda, depreme takılmış durumdaydım.
Sürekli içimden “sonra ne olacak” diye söyleniyordum…
Depremin hemen ardından tüm Türkiye ayaklanmış, deprem bölgesine yardım için koşturuyordu.
Bense kılımı kıpırdatmadım.
Öylece izledim ve içimden “sonra ne olacak” diye söylendim!
Beni tanıyan birkaç kişi aradı.
Kaygılanmışlar.
17 Ağustos depreminde yaşadıklarımı bildikleri için, travmamın tetikleneceğinden endişelenmişler.
Hiç öyle bir duygu durumum yoktu oysa!
Aksine,
yardım çabalarına zihnen destek versem de içimde buruk bir duygu vardı.
“Sonra ne olacak” sözü bu yardım çabasına karşı oluşuyordu içimde.
Bir önceki grup oturumunda bu duygumu paylaşmıştım.
Yardımlar birkaç hafta devam edecek.. sonra deprem artık ikinci haber olacak, sonra üçüncü, sonra dördüncü haber.…
Birkaç aya kalmaz deprem artık haber bile olmayacaktı!
Herkes gündelik hayatına dönecek, depremi yaşayanlar hayatlarıyla baş başa kalacaklardı…
Sonra ne olacaktı!?
Bu hafta grupta anlatacağım bir paylaşımım yoktu.
Yine depreme takılmış durumdaydım, “sonra ne olacak” söylenmesiyle geçirmiştim haftamı.
Kısa bir konuşma yapıp bitirecekken konuşmamı,
üyelerden birinin sorusuyla yeniden döndüm “sonra ne olacak” söylenmeme!
Konuştukça içim dalgalandı.
Ve
“Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı!
24 yıldır huzur bulmadım!
24 yıldır rahat bir uyku uyumadım!
24 yıldır ailem yok gibi hissediyorum.
Hiçbir yere ait hissetmedim kendimi.
Camili’de ev aldım, oraya ait hissetmedim.
Sapanca da ev yaptım, oraya da ait hissetmedim.
İlişkilerime de ait hissetmedim, evliliklerime de.
Şimdi Pınar’ın yanındayım sıklıkla.. orayı onun evi görüyor, oraya da ait hissetmiyorum kendimi.
Ofisi homeofis olarak kullanıyorum, ama burası da geçici bir yer.
GÖÇEBE gibiyim.
Hiçbir yere, hiçbir kimseye ait hissetmiyorum kendimi!
Bu dünyada bağ kurduğum tek varlık ‘Rüzgar’ gibi hissediyorum.
Kendime bir ev almadan, Rüzgar’a ve kendime orada bir düzen kurmadan göçebelikten kurtulamayacağım.”
dedim.
***
Söylediklerim şaşkınlık yarattı içimde
“Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı.”
Hissettiğim duyguyu başka hiçbir cümle bu kadar iyi anlatamazdı!
Bu, “yetişkin” olmanın bedeli miydi?
Yoksa, bitmeyen bir travmanın tekrarı mıydı 24 yıldır yaşadığım?
Yoksa hiç istememem miydi ait olamamamın nedeni?
Herkesin hayatında var mıdır,
“bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı”bir an?
Ya sizin de içinizde,
ruhunuzun içindeki bedende göçebehissetmesine neden olan, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı bir an var mı?
***
Grupta yaptığım konuşmanın son cümleleri daha da tuhaf hissettirdi kendimi
“Sıklıkla Pınar’ın yanında kendimi huzurlu hissettiğim bir anda ona bakıyorum.. dokunuyorum.. sonra ‘ya ölürse’ diye geçiyor içimden! O farkında değil.”
Böyle oluyor.
Neden böyle düşündüğümü, bu düşüncenin aklıma neden geldiğini sormadan kendime,
Tv kumandasına uzanıyor elim!..
Tüm bunları düşünürken,
Stephenie Meyer’in filme de uyarlanmış bilim kurgu romanı GÖÇEBE’yi hatırlıyorum.
Filmi bir kez daha izlemek geliyor içimden…
Kişisel öykünüzde “bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı” bir an taşıyorsanız,
metaforik bir yüzleşme olur bu film…
***
Bomba ne miydi?