FLÖRT, UYUM, ÇATIŞMA YÖNETİMİ
Selçuk üniversitesi’nde Şule Karadağ tarafından yapılan ve doktora tezi için hazırlanan ölçekle elde edilen sonuçlar,
Çiftlerin ilişkideki “uyumlarının” onların kişisel mutluluklarını etkilediği istatistiki olarak saptanmış.
Aynı çalışmada, evlilik öncesi flört eden çiftlerin flört etmeden evlenenlere göre daha uyumlu oldukları görülmüş.
Flört etmenin evlilik süresini zehirlediği tezi de böylece dama atılmış oluyor.
Doktora çalışmasında uyumun en önemli özelliğinin ise açık iletişim olduğu ifade ediliyor.
Açık iletişim ve sonucunda meydana gelen uyumun kişisel mutlululuğu artırdığı da vurgulanmış.
Bu sonuçlar ve yorumlar ilişkideki çatışmaların önemini ortaya çıkartıyor.
Çünkü,
iletişim sorunu varlığını en açık çatışma süreçlerinde kendini gösteriyor.
Ilişkide iletişimin sorunlu (kapalı) olduğunu gösteren 3 çatışma süreci gözlüyorum.
- Gerilimin tartışma sonrasına uzatılması,
- Sık tartışma
- Tartışmaktan kaçınma
Bugün tartışmanın uzatılmasını ele alalım…
Tartışmanın uzatılmasından kasıt,
Taraflardan birinin ya da her ikisinin tartışma bittikten sonra ifade edilmemiş duygu ve düşünceler nedeniyle pasif agressif bir tutuma yönelmesidir.
Surat asma, iletişimden kaçınma, nesnelerle ilişkinin sertleşmesi, bireysel davranışların yoğunluğunu artırma, karşı tarafın hassasiyetlerine karşı duyarsızlık ve hatta rahatsız olunacak davranışlar sergileme, direkt değil ima içerikli iletişim…
Her ilişkide ortaya çıkabilen bu durumlar günlerce, haftalarca sürdürüldüğünde ilişki bir savaş alanına dönüyor.
Kişilerin kendilerini diğerinden korumak zorunda kaldığı bir rekabet ortamı yaratılıyor.
Tartışmadan sonraki bu süreç ilişkiyi başka bir noktaya eviriyor.
“Konuşmadan konuşmaya çalışmak” çalışmak olarak tanımlayabileceğim bu evre, çözümsüz bir gerilim sürecini işletiyor.
Bu davranışlar karşı tarafa istediği şeyi yaptırmak, kendi duygusu ya da düşüncesini dayatmak olarak algılansa da bu yorum gerçeği yansıtmaz.
Karşı tarafın “uzatmak” olarak algıladığı/yorumladığı bu davranışlar, söylenmemiş duyguların ve düşüncelerin olduğunu gösterir.
Farkında olunan ya da olunmayan duygu ve düşüncelerin ifade edilmemiş olması kişinin kendini dolaylı şekilde ifade etmesine neden olur.
Tartışma sonrasına uzamış passif agressif davranışlar konuşmanın henüz sona ermediğini, kişinin söylemek istediklerinin bitmediğini gösterir.
Tartışmayı kimin bitirdiğinin önemi yoktur, böyle bir durumda konuşma yarıda kalmıştır, kişi dolaylı davranışlarla konuşmayı sürdürmektedir.
Bu, ilişkide yıpratıcı bir durum yarattığı için çözülmesi elzem bir sorundur.
Kişilerin ilişkiyle ilgili beklentilerini olumsuzlaştırır, ayrılık düşüncelerinin ortaya çıkmasına ya da duygusal sığlaşmaya neden olur.
Her iki durum da ilişki için felakettir.
Bu nedenle yeni evlenen çiftlere verilen ilk tavsiye, tartışmanın tartışmada bırakılması ve gerilimin uzatılmamasıdır.
Bu tavsiyeye tartışma sürerken tartışmadan çıkılmamasını eklemek gerek.
Taraflardan birinin sinirlenip tartışmadan çıkması iletişimi bloke eder.
Kişinin öfke sorunu varsa bunun çözümü tartışmanın kesilmesi değil kişinin bu sorunun üstesinden gelmesidir.
Taraflardan birinin tartışmayı uzatıyor olması yapanın kusuru gibi işlenir bizim kültürümüzde.
Doğal olarak tartışmayı uzatmayan tarafın doğru davranış sergilediği düşünülür ki bu da gerçekçi değildir.
Tartışmayı uzatmayan taraf çoğu zaman söylediği/yaptığı şeyler nedeniyle hissettiği suçluluk hissi ya da onu kırmış olduğu ve bu nedenle kendisinden vazgeçeceği kaygısıyla ilişkideki gerilimi sonlandırmaya çalışır.
Ya da gerilime tolerasyon geliştirilemiyordur ve bu nedenle tartışma yok sayılmaktadır.
Bu noktadan baktığımızda tartışmayı uzatan ya da bitiren taraf için de konuşmanın bitmediğini söylemek mümkündür.