FLÖRT; “GÖSTERİP VERMEME” İLİŞKİSİ. YA SEVMEK?
50 yılı aştıkları evliliği “severek evlenmek” olarak niteleyen anne-babamın flört etmeye karşı geliştirdikleri tepki dikkat çekici.
Tepki,
flörtün günah olduğu, böyle bir evliliğin hayır getirmeyeceği düşüncesine kadar varıyor.
Bu düşüncede yalnız oldukları söylenemez, hatrı sayılır bir toplumsal yoğunluk var arkalarında.
Bu kişiler, çelişkili gibi görünse de “severek evlenmekle flört ederek evlenmeyi” ya da sevmekle flört etmeyi aynı kategoride görmüyorlar.
Peki, bu ikisi aynı şey mi?
Içinde cinsel bir yaklaşım barındırıp barındırmamasına göre mi ayrışıyorlar birbirlerinden?
Cinselliği ötekileştiren kültürümüzün kendini kandırması mı bu çelişki gibi görünen tutumun nedeni?
Flört kelimesi ingilizce “fliir” kökünden geliyor.
Anlamı; işve, oynaş…
Adam Phlips “flört üzerine” adlı kitabında, flörtün ne olduğunu ya da bu tanımın ortaya çıktığı coğrafyanın/kültürün bundan ne anladığına psikanalitik bir yaklaşım sergiliyor…
Yunan mitolojisinde Tanrıların güvenini kötüye kullandığı için cezalandırılan Tantalos adlı bir kral vardır. Cezası bir gölün içinde boğazına kadar suya gömülü durmaktır; tam tepesinden de bir ağacın meyve dolu dalları sarkar.. Susadığında gölün suları çekilir, acıktığında rüzgâr başının üstündeki dalları uzaklaştırır. Ceza budur.
Philips yunancadaki Tantalos’tan gelen tantalize fiilini flörte atıfla kullanır. Tantalize “boş yere ümit vermek” ya da bizdeki amiyane tabirle “gösterip vermemek” demektir.
İlişkinin biçimi bu eylemselliğe (gösterip vermeme eylemselliği) dayanınca;
ilişki bir belirsizlik oyununa dönüşür.
İkna edilme ihtiyacı yaratılarak durmadan devam eden sürpriz düşüncesiyle hareket eder; yani flört eder.
Öngörülemezlik yeni bir ana olay örgüsü hâline getirmeden yaşatılır,
Heyecan ile belirsizlik arasındaki bağlantı doğrulanır ve aynı zamanda belirsizliği heyecanlı hâle getirerek onun muhtemel kılındığını da gösterir.
Flört,
öngörülebilir bir hedefe ulaşmanın aracı olduğunda kabul görür ama aynı zamanda öngörülemezdir.
Flört vaatlerin belirsizliği ilişkisidir.
Başka bir deyişle hesaplı belirsizliktir…
Flörtün belirsizliği ve belirsizliği heyecanlı hale getirerek ima ettiği muhtemel olma durumuyla “severek evlenme” eylemindeki psikolojik süreç birbiriyle örtüşürmü?
Yani içinde cinsellik olmayan flört olarak yorumlamak doğru mudur?
Bu eleştiriyi salt flört cephesinden görüp duyguyu(ruhu) kutsayan (yücelten) ve bedeni aşağılayan dile bir tepki olarak görmek,
bence çok sığ bir yaklaşım olur.
Hiç de yabana atılır bir eleştiri değildir bu.
Diğer yanıyla severek evlenme eylemine atıf yapan doğu kültüründeki aşk’a yapılan övgü, buna atfedilen kutsallık da hep ilgimi çekmiştir.
Sevmeyi içinde cinsellik olmayan flört olarak yorumlak, bu yüzden eksik bir yorummuş gibi gelir bana.
Orada tanımlayamadığım ve hatta anlayamadığım bir gariplik ya da mistik bir gizem var!
Belki de yok, bu kültürün içinde yetiştiğim için bana öyle geliyordur,
Kimbilir!
Ancak
“severek evlenmekle flört ederek evlenmek arasında fark” bahsi,
kendi içinde çok derin bir ayrışmayı barındıryor olabilir…
İşin içine Din, Tanrı da dahil oluyor olabilir.
Severek evlenme eylemindeki sevme eylemi Din’e, Tanrı’ya atıf yaparken, flörtteki belirsizliği yaratan “cinsel çekim” din dışına gönderme yapıyor olabilir.
Bu nedenle doğu (yoksa sadece islam kültürü mü demeliydim?!) toplumlarınca sevgi kabul edilip yüceltilirken, flört reddediliyor olabilir.
Dünya aşağı görülürken, ahiret yüceltilmesi,
Nihai olarak ölümün yaşama galip gelmesi olarak da yorumlanabilir psikanalitik bir bakış açısıyla.
Son olarak;
Sevgi cephesinden bakanlar severek evlenmeyi tekil, flörtü çoğul bir eylem olarak görüyor.
Flörtü çabuk ayrılılabilen bir ilişki olarak görüyor.
Severek evlenmek duyguya, flörtse ihtiyaç ilişkisine gönderme yapıyor;
özne duygu değil de ihtiyaçmış, kim olsa aynı şey yaşanırmış diye düşünüyorlar.
“Flört kişiye özel değil” diye düşünüyorlar.
Birini gördüğünde hissettiğin bir şey değil, bir şey ararken önüne çıkmış bir şey gibi algılıyorlar…
Fark belki var, belki yok.
Sevgi tarafında olanlar farklı olduğunu düşünüyor, bu ortada…