ERKEKLERİN TERAPİ İSTEKSİZLİĞİ
“5 yıldır tırnaklarımla açtığım bir mezar var, artık bu cesedi gömmeliyim!” dedi
gruptaki kadın üyelerden biri.
Kendini metaforlarla ifade eden biri değildir.
Bir duygusunu ifade etmek için metaforları sık kullanmayan birinden geldiğinde böyle cümleler,
çarpıcı oluyor!
“Neyi kastediyorsun, 5 yıl önce boşandığın eşinden vazgeçmeyen yanını ikna edip
ondan vazgeçmeyi mi?” dedim.
“Hayır!” dedi.
“5 yıldır onun yasından kaçışımla yüzleşmemi kastediyorum.”
Grup terapi üyelerini danışanım olarak görmesem de mesleki çeperimde yer alan kişilerin içindeki yüzde 80 kadın popülasyonundan biri o.
Yüzde 80 kadın, yüzde 20 erkek.
Peki bu istatistik neden böyle?
Erkek olmam mı nedeni?
Cinsler arası rakebet mi, erkek danışan sayısının azlığının nedeni?
Sanmam!
Kadın terapist arkadaşlarımın terapi randevularında da kadın danışan istatistiği benimkine yakın.
- Yoksa,
aynı grup oturumunda
“Farkındalıklarım başkalarının üstünde tepineceği suç itifarım değil” yakınmasıyla kendini ifade eden grup üyesinin suçlanmaya karşı hassasiyetini mi taşıyor erkekler?
Terapiden uzak duruşunun nedeni bu mu?
Sanmam!
Bu hassasiyet cinsiyetle ilgili değil, kişilikle ilgilidir.
- Erkekler çift terapiye gelmek istemiyor, bu sık karşılşatığım bir durum.
Gereksiz görüyorlar, bir işe yaramayacağını ya da sorunun büyütüldüğünü düşünüyorlar.
Ancak
kadın ayrılık talebiyle ilişkiyi bloke ettiğinde çift terapi için istekli oluyorlar.
Kadının ayrılık tehdidi sona erdiğinde ise yine çift görüşmesini gereksiz bulmaya başlıyorlar.
- Kaygı bozukluğu (anxiety) şikayetiyle destek alan
Kadınlar erkeklerin 2.6 katı.
Yani tedaviye başvuranların yüzde 30’u erkek, yüzde 70’ i kadın.
Peki neden böyle, erkekler kadınlara göre daha mı kaygısız?
Böyleyse kalp krizi oranı neden erkeklerde yüzde 58 kadınlarda yüzde 42?
Kaygı istatistiği gerçeği yansıtmıyor!
Gerçek şu ki;
erkekler psikolojik ya da psikiyatrik tedaviye istekli değiller.
Erkeklerin kaygıyla başetmede başkaca yöntemleri var;
Alkol, madde, uyuşturucu bağımlılığı, takıntılı masturbasyon davranışları vs.
Resmi rakamlar
Türkiyede haftada bir alkol tüketiminin yüzde 21 civarında olduğunu söylüyor.
Cinsler arası oransa şöyle:
Haftada bir alkol alan yüzde 21’ nin;
yüzde 2.3’ü kadınlardan, yüzde 17.9’ u erkeklerden oluşuyor.
Bu istatistik, erkeklerin kadınlara oranla 8 kat daha fazla alkol tükettiğini gösteriyor.
Kuşkusuz bu, erkeklerin kaygıyla ne yaptığını göstermesi açısından dikkat çekici bir istatistik!
***
Peki neden böyle?
Erkekler neden böyle davranıyor?
En az kadınlar kadar zorlandıkları halde, neden tedavi görmek ya da destek almak yerine sorunu inkar etmeyi seçiyor ya da kendilerine zarar verecek yollara sapıyorlar?
Bunun farklı sebepleri olsa da bana göre iki neden öne çıkıyor:
- Erkek egemen ilişki biçiminin zihinsel uzantısı;
ilişki üzerindeki otoritelerinin sarsılmasının endişesi, terapiyi ilişki üzerindeki egemenlik için tehdit olarak görme.
- Diğeri ve daha belirgin ve etkili olanı; ekonomik kaygı.
Erkeklerin psikiyatr’a baş vurma istatistiği yüzde 30 civarındayken, pskoterapiye başvurma oranı yüzde 15-20 arasında.
İlaç kullanmakla terapi görmek arasındaki fark,
erkeklerin ekonomik kaygıyla hareket ettiğinin göstergesidir.
İlaç tedavisinin psikoterapiye göre çok düşük maliyetli olduğunu düşünüyor erkekler.
***
Ekonomik kaygının erkeğin hayatındaki nevroz olduğunu “erkeğin nevrozu” başlıklı yazımda ayrıntılı ele almıştım, ilgi duyanlar buradan okuyabilir.
Erkeğin terapiyle ilişkisi de bu nevrotik özellikten nasibini alır.
Doğal olarak terapiyi rasyonel şekilde algılayamaz ve kullanamaz.
Örneğin, çift terapisi ne için vardır?
İlişkideki sorunları çözmek için.
Sorunun çözülmesi iki tarafın daha konforlu bir yaşam yaşaması içindir.
Bu iletişim(çift terapi), konforu ilişkinin bitişiyle de devamıyla da mümkün kılabilir.
Erkeğin çift terapi yaklaşımında ise terapi ilişkiyi kurtarmak için vardır.
Terapiye ancak, eşini/sevgilisini ilişkide tutmak için ikna olur.
Bu yaklaşım hem erkeğin beklentisini karşılamaz (terapiye gelmek ilişkiyi kurtarmaz) hem de terapinin sağlayacağı faydayı manüple eder.
Görüleceği üzere erkeğin bu süreci algılayışı da kullanışı da rasyonel değildir.
Psikolog/terapist olmama rağmen, erkek olmakla ilgili bu nevrotik eğilim beni de etkiler.
Kör noktamı görmeye açığım ve yıllardır bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Ancak,
bilinçaltı çalışması benim kendi başıma ya da grup terapilerde ya da herhangi bir terapistlesürdürebileceğim bir çalışma değil.
Bunun için ciddi bir psikanaliz geçmişi olan psikoterapistle çalışmam gerek.
Ekonomi hayatımın temel kaygısı olduğu için, yıllardır almayı düşündüğüm psikanalitik terapiyi erteliyorum;
benim seans ücretimin 4-5 katı olduğunu kendime söyleyip, ertelemek için bahane buluyorum…
Konunun para olmadığını içten çe biliyorum oysa
Ama buna rağmen adım atmıyorum!
Raylarıma yatırmış durumdayım içimdeki öküzü!
Artık ölünce diğer tarafta giderim herhalde!..
***
Çift terapiye ya da terapiye bakıştaki cinsler arasındaki farkın somut görüntüsü şöyle metaforlaştırılabilir;
Erkek için evi satın almak önceliklidir, kadın içinse ev kira olabilir öncelikli olan evin içinin düzenlenmesidir.
Erkek kaygısını sahip olmaya çalışarak, kadınsa yuva yaratmaya çalışarak dindirmeye çalışır.
Bu farkın terapiye yansıması işlediğimiz konunun özeti…