Erkek Gücüne Tapınma Ayini
“Cemiyet” hayatımız doğumla birlikte başlar.
İlk katıldığımız / katılmak zorunda kaldığımız cemiyet; “beşik belemesi”dir. Yaygın bir örf müdür bilinmese de, köyden kente bir çok insan bu cemiyeti “idrak” ediyor!
Ve sonra “ölüm” cemiyetlerimiz vardır.
Bu cemiyetlere gideriz yada bizimkilerine başkaları gelir.
Ve bir gün olur cemiyet yapılan ölüm bizim ölümümüz olur…
Sonra evlilik cemiyetlerimiz vardır.
Cemiyete iştirak edenin de, gelenin de, hakkında cemiyet yapılanında farkında olduğu, insana dair “tek” cemiyettir…
Buraya kadar bahsettiğimiz cemiyetlerin hepsi ortaktır ve ayrıldığı tek yer; cemiyeti “yapanların” ve “gelenlerin” sosyo-ekonomik seviyeleri. Ve bir başka farklılık, cemiyetlerin yapıldığı mekanlardır…
Bu farklılıklar toplum tarafında sindirilir, sindirilemiyorsa toplum içinde çatışmaya döner…
Lakin tüm bunların içinde “sünnet cemiyeti” garip duruyor!
Sünnet cemiyeti!
Erkek çocukların pipisinin fazlalıklarının kesilip, erişkin olacaklarına inanılan bir “ayin”!
“Ayin”, ancak dini değil “güce tapınma” merasimi!
Bizim kültürümüzde erkek, ancak sünnet olduktan sonra erkek hükmünü kazanıyor. Sünnet, erkeğin “erkek” olduğu “an” olarak görülüyor…
Oysa sünnetle yapılan şey bir et parçasının bedenden ayrılması değil mi? Diğer toplumlarda sünnet yok. Bu, oradaki insanların erkeklikleriyle ilgili sorunlarının olduğu anlamına mı geliyor?
Sünnet cemiyetlerini “peygamber sünneti” olarak görmekse ayrı bir mesele.
Her ferdin kendi planında yapması gereken “sünneti”; törene çevirmenin, onu cemiyete çevirmenin anlamı ve hikmeti nedir?
“Dini sünnette” sünnet; erkekliğin değil, dinin semboldür! Hz. İsa (a.s) sünnetli doğmuştur!
Ona doğuştan erkek mi diyeceğiz?
Erkekler, doğarken cinsiyetleriyle doğmuyor mu?
Pipiden koparılan et parçasının erkeğin cinsiyetiyle nasıl bir alakası olabilir?
“Sünnet cemiyetleri”, cinsiyet ayrımcılığının en açık göstergesi, erkeğin kutsandığının en bariz ispatıdır..!
Başkan / yönetilen, profesör / cahil, zengin / fakir, dindar / dinsiz olmanız durumu değiştirmiyor! Bunu hep yapıyoruz…
Ne kadar “gücümüz” varsa o kadar çok tapınıyoruz!
Sünnet cemiyetleri, dini tören değildir!
Ama, her dinin mensubu (bizde de Müslümanlar); “güce tapınma merasimine” dini bir kılıf bulup geçiriyorlar…!
Bunun dinle bir alakası yok!
“Erkek gücüne” aşık, kabile kültürüyle yanıp tutuşan bir ümmetin, hastalıklı yönüdür bu!
Kadınlar da sünnete benzer bir uygulamaya tabi tutulurlar, ancak kimse onlar için tören düzenlemiyor!
Aksine, kapalı kapılar ardında, sanki günah işlenir gibi saklanarak yapılıyor!
Davul zurnayla yedi düvele duyurmaya kalkılmıyor!
“Aç oğlum pipini, görsün amcalar” diyen zihniyetin “cemiyetidir” bu!
İşin ilginç tarafı ise, “kadın derneklerinin” hiçbirisinin sünnet cemiyetlerinin cinsiyet ayırımını gösteren / devam ettiren / körükleyen bir olay olduğunu fark etmemeleri…
Onlar da durumu kabullenmişler zahir..!
Kadın dernekleri, erkek ve kadın arasındaki ayrımcılıkla mücadele etmeyi düşünüyorlarsa ilk işleri; saçma sapan bir adet olan “sünnet cemiyetlerine” saldırmak ve eleştirmek olmalıdır..
Ancak bir çok anne görürüz; baba “sünnet cemiyeti” yapmak istemese de, “illa olacak” diye tutturan…
Son söz, “erkeğin iktidarını kabul etmekle, erkeğin üstünlüğünü kabul etmek aynı şey değildir!”