DIŞ REFERANSLI MISIN?
Kelime anlamı
“bir metinde öne sürülen sözün, düşüncenin, aktarılan bir bölümün vb. alındığı kaynak.. Bir kimsenin işe yarar olduğunu, yeteneğini gösteren, daha önce çalıştığı yerlerden verilmiş belge” olan referans,
artık psikoloji içinde de kullanılıyor:
“Dış referanslılık”,
“İç referanslılık”.
***
“Mahalle baskısı” kavramı ilk kez Türkiye’nin ünlü düşünce adamlarından biri olan Şerif Mardin tarafından 2007 yılında yazdığı bir makalede “sosyolojik” bir kavram olarak dile getirildi.
“Mahalle baskısı” 2007 ve sonrasında özellikle siyasetçiler tarafından yoğun şekilde kullanıldı, gündelik dilimize yerleşti.
Freud’un yapısal (id-ego-süperego) ve topografya (bilinç, ön bilinç, bilinçaltı) kuramlarının bugün halen “kuram” olarak kalması ve tartışılır olması gibi,
Şerif Mardin’in bu kavramı da halen “gerçeklik” anlamında tartışılıyor.
Mardin “Mahalle Baskısı” kavramını “büyük” geleneğin “küçük” geleneğe baskısı olarak tanımlar. Bu durumda bireyler kendilerine karşı bir göz baskısı uygulandığını düşünürler ve bu baskıyla kişisel davranışlarını manüple ederler.
“Mahalle baskısı” sosyolojik gruplar için bir baskıyı ifade ederken,
bu baskıyı gündelik hayat içinde biz sıklıkla “elalem ne der” kelimeleriyle dile getiriyoruz.
“Elalem ne der” cümlesi gündelik yaşam içinde düşünce, duygu ve davranışlarımızın hem başkaları tarafından yargılanma endişesini hem de doğru kriterinin bu olduğu düşüncesini karşılar.
İşte “dış/iç referanslılık” bu düşüncenin kişilik oluşumuna etkisi olarak gündeme getirilir.
Öncelikle,
referans kelimesinin bireyin psikolojisi açısından neyle tanımlandığının netleşmesi gerekir.
- Kişinin başkaları tarafından “yargılanma” kaygısıyla duygu düşünce ve davarnışlarını belirlemesi mi dr? (öfkeyi, cinsel arzuyu yanlış bulma; inançsızları, farklı cinsel yönelimleri normal bulma; toplumun onaylamadığı düşünce ve duyguları dışa vurma)
- Yoksa başkaları tarafından “takdir görme” arzusuyla (isteğiyle) çevrenin beklentilerini karşılamak için tutum belirlemek midir?
- Yoksa “karar alma” süreçlerinde kişinin çevresisinin düşüncelerine ihtiyaç duyup duymaması mıdır referans?
Referans testlerindeki (bu testlerin güvenilirliği tartışmalıdır, fikir olsun diye buraya aldım) sorulara bakarsak,
dış ve iç referanslı olmak yukarıdaki 3 durumu da kapsıyor.
“Karar verirken başkalarının fikirlerinden etkilenirim”
“Vereceğim kararlarda başkalarına danışsam da son karar benim kararım olur”
“Bir şey satın alırken son anda başkası tarafından söylenen olumsuz bir söz, onu almaktan vazgeçmeme neden olabilir”
“Kim ne derse desin ben alacağımı alırım”
“Karar verirken zorlanır, hatta çoğu durumda pişmanlık duyarım”
“Karar verirken hiç zorlanmam”
“Yaptığım şeylerde başarılı olduğuma ancak birisi onaylarsa inanırım”
“Hiç kimse onaylamasa da başarılı olduğumu hissetmek benim için yeterlidir”
“Takdir edilmek, onaylanmak isterim”
“Takdir edilmek, onaylanmak isterim, ancak bu, kendimi iyi hissetmem için çok da önemli değildir”
“Başkalarının ne düşündüğü, ne söylediği benim için önemlidir”
“Kalbimin sesini dinlerim”
Kişinin kendisini, mesleğiyle, statüsü, sahip olduğu araba, gittiği tatiller, çocuklarının okuduğu okullarla tanımlıyor olması;
dış referanslı olduğunu gösterir.
Dış referanslılığın görece eğitimsiz, sosyo-ekonomik düzeyi düşük insanlarda olduğu düşünülür.
Ancak du düşünce gerçeği yansıtmaz.
Eğitim düzeyi yüksek olan kişilerin kendilerini eğitimleri üzerinden tanımladıklarına,
sosyo ekonomik düzeyleri görece yüksek olan kişilerin kendilerini bu durumları nedenyile değerli gördüklerine çokça şahit olmuşumdur seanslarımda.
Ölçülebilir şeyler üzerinden kendini tanımlayan kişi,
sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun “kendini yetersiz hissetmeye” mahkumdur.
Bu düşünceye sahip kişi,
içindeki yakıcı “yetersizlik” hissinden kurtulmak için mücadele edip, diğer kişilerden daha üstün olduğunu gösterecek kriterlere erişmeye çalıştıkça kendini tekrar eden bir döngünün içine saplanır.
Yetersizlik hissinden kurtulmak için daha fazla eğitimde kariyer yapmak, akdemide profesör olmak kişinin kendini yetersiz hissetmekten kurtulmasını,
kendini yeterli hissetmesini mümkün kılmaz.
Aksine,
profesör olmak kişi için bir yeterlilik ölçüsü ise kişi kendini başka profesörlerle kıyaslamaya devam edecek,
onlardan üstün olduğunu kanıtlama ihtiyacı hissedecektir.
Unvan değişse de “yetersizlik” duygusu değişmeyecektir.
Benzer bir durum ekonomik güç, statü ve toplumun kıymetli gördüğü ölçülebilir diğer unsurlar için de geçerlidir.
Her zaman kendimizden daha güzeli, daha akıllısı, daha çalışkanı olacaktır.
Dış referanslı olmak bu açıdan sadece bir davranış biçimi değil,
kişinin kişilerarası ilişkilerde kendine biçtiği rol ve hatta aynı zamanda yarattığı kişiliktir.
Dış referanslı olmak kişiyi çevreye bağımlı kılarken, iç referanslı olmak kişiyi özgürleştirir.
Kişinin iç referanslı olduğunu gösteren şey,
çevreyle kendisi arasında sağladığı uyumdur.
“Elalem ne der” kaygısını toplumla karşıtlık geliştirerek yenmeye çalışmak, öyle davranmak istediği için deği de isyandan, öfkeden güç almak;
iç referanslılık değildir.
Bu davranış kişinin aslında “dış referanslı” olduğunu gösterir.
Kişinin iç referanslı olması kendi düşüncelerini, duygularını, davranışlarını hayata geçirirken toplumla ilgili kaygı duymaması değildir.
Kişinin çevre tarafından takdir görmeyi istememesi değildir.
Kişinin tüm bu duygularını yönetmesi ve bu duygularına rağmen kendi duygu ve düşüncelerinin arkasında durmasıdır.
Bunu hayata geçirmenin getirdiği “kaygıyı kabul etmesidir”.
İşte bu uyum yaratıri denge sağlar.
Böyle bir durumda kişi başkalarının nerede ve nasıl yaşadığından bağımsız olarak,
kendini kendi dünyasının merkezine koyar.
Kendini tanır, kendi değerlerini yarattır.
İç referanslı kişi de kaçınılmaz olarak kendini başkalarıyla kıyaslar.
Ancak bu kıyas hayatının eksesine yön veren bir ağırlıkta olmaz ve hatta çoğu zaman bu kıyasın yarattığı rekabet,
hırpalayıcı olmayan bir başarı motivasyonu oluşturur.
İçinizdeki sese kulak verin