DİRENÇ
Onunla her randevu sonrası yaşadığım “belirsizliği” bugün de yaşıyorum.
“Randevuya gelecek mi yoksa iptal mi edecek?”
Etmedi, geldi…
“Son ana kadar randevu iptalini bekledim” dedim.
“Aklımdan geçmedi değil!” dedi.
“Ama yine iptal edersem bir daha randevu vermeyeceğinizi biliyorum, bu yüzden yazamadım” dedi.
“Randevuyu aldığın anda ne düşünüyor ne hissediyorsun ve randevu alıyorsun;
randevu günü geldiğinde ise ne düşünüyor ne hissediyorsun ve gelmekistemiyorsun?” diye sordum.
“Ben bunu sadece size karşı yapmıyorum” dedi.
“Annem kalp krizi geçirdi. Kendimin de geçireceğimden kaygı duydum. Hemen randevu aldım kardiyologdan. O gün geldiğinde ise vazgeçtim…”
“Başka nerelerde var bu davranışın” diye sordum.
“Her yerde” dedi.
“Her yemekten sonra kilomdan dolayı kendimi suçlu hissedip ertesi gün için diyet yapacağım sözünü veriyorum kendime.. Ama ertesi gün geldiğinde bunu yapmıyorum, yine yiyorum. Yiyorum sonra yine ertesi gün için plan yapıyorum.. onu da uygulamıyorum yine yiyorum. Böyle yapa yapa ne hale geldiğimi görüyorsunuz!” dedi.
“Ne hale geldin” dedim.
“Kendimden, görünüşümden, bedenimden nefret ediyorum!” dedi.
“Yapmak istediğin her şeye karşı, yapacağın zaman içinde bir direnç oluşuyor ve seni geri itiyor?” dedim.
“Evet” dedi.
“Bunun neden olduğunu bilmiyorum ama her defasında bu oluyor. Bu sorun terapiye de yansıyor. Randevu alırken sorunlarımı çözmek için motive gibiyim, ama o gün geldiğinde tuhaf bir duygu itiyor beni…” dedi..
Birkaç hafta arka arkaya randevu aldı ve kesti…
Sorunları ancak mecbur kaldığında çözme tutumunu sürdürüyor.. yine köşeye sıkıştığını hissettiği zamana kadar görüşmeyeceğiz!…
***
Beni yakından tanıyan herkes benim ekonomi kaygımıbilir.
Bunun ekonomi kaygısı değil de cimriliğimolduğunu düşünür pek çok kişi.
Cimri miyim?
Sanmam, bana öyle gelmiyor.
Ekonomik kaygıyaşıyor olmamı saçma buldukları için bunun sebebinin cimrilikolduğunu düşünüyor olmalılar.
Aslında,
Ekonomiyle ilgili kaygıduyuyor değilim;
Yani “para kazanamayacağımı” düşünüyor değilim.
Bu tür kaygılarım oluyor, evet…
Ama bunlar nadiren yaşadığım kaygılar,
rutin dışına çıktığım anormal durumlarda yaşıyorum ve kısa zamanda geçiyor…
Çevremin cimrilik olarak tanımlamasının nedeni, harcama yaparken zorlanmamla ilgili.
Harcayamıyorum!
“Harcayamıyorum” kelimesi de durumumu tam olarak tanımlamıyor aslında.
Tatil yapmak, eğlenmek, kıyafet gibi tüketilip bırakılacakolan şeylere para harcamaktan kaçınıyorum.
Yatırım yapmak istediğim şeylere harcama yapmak konusunda ise kaygı duymak bir yana yukarıda bahsettiğim ihtiyaçları erteleyip, yatırım yapmak için sınırlarımızorluyorum.
Kendi adıma bir sorun tanımlayacaksam sorunum bu.
Bunu sorunolarak görmeli miyim?
Aslında evet[1].
Çünkü kazandığım parayı kişisel konforum için harcamaktan kaçınıyorum.
Bunun yerine dikkatim yatırım yapmaya, yatırım içinbiriktirmeyeodaklanıyor.
“Ne var bunda” diyebilirsiniz.
“Kazanıyorsun, boşa harcıyor değilsin, yatırım da kendin için değil mi neden bunu dert ediniyorsun” diyebilirsiniz.
Ancak durum tam olarak böyle değil.
Göründüğü gibi değil.
Sorun olarak görmeliyim.
51 yaşındayım.
Bugün hastalansam ve bir hastaneye kaldırılsam, doktor bana “kansersin” dese[2],
Hissedeceğim ilk şey “hayatımı kendi isteklerimi erteleyerek geçirdiğim” düşüncesiyle ilgili pişmanlık olacak.
Biriktirmeye çalışarak geçirdiğim bir ömür yaşamış olmaktan dolayı suçluluk…
Kaygımın dineceğini umut ederek koyduğum hedeflere ulaşmak için çabalamak, ancak ulaştığım hedeflerde kaygımın dinmemesi ve kendimi yeni bir hedef oluştururken bulduğum kısır döngü.
Hayatı sadece çalışmaktan ve gündelik rutinleri kovalamaktan ibaret gibi yaşayarak,
Kendimi, ilişkilerimi yani yaşamı kaçırmış olmaktan dolayı pişmanlık…
Yazmak isteyip tamamlayamadığım kitaplarla ilgili pişmanlık.
Bunları hissedeceğim, çünkü bu suçluluğu ve pişmanlığı geçmişte deneyimledim, biliyorum…
Kendi açımdan dramatik olansa deneyimlediğim bu suçluluk ve pişmanlığa rağmen bu davranışımı değiştirmemiş, değiştirememiş olmam.
Değiştiremiyorum, çünkü içimde tıpkı danışımın yaşadığı gibi çok güçlü bir direnç var…
Bunu kırmak adım attığımda, harcama yapmaya kalktığımda içimde ortaya çıkan o yoğun direnç.
Alışveriş yapmaya gitmeyi ertelemek, gittiğimde daha ucuzuna bakmak, fiyatları pahalı bulup almaktan vazgeçmek olarak kendini gösterenkıramadığım direnç.
Bu sorunun oraya çıkışı deprem sonrasıdır.. Babama aktardığım “güven” duygusunun onunla ilişkimin değişmesiyle kendime çekilmesiyle başladı her şey.
Tam olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktı, hatırlamıyorum.[3]
Babamın bana hissettirdiği güven duygusunu onunla ilişkim değiştikten sonra koyduğum yatırım içerikli hedeflerle yaşamaya çalışıyorum, yaşadığım sorunun özeti bu.
Ne demek mi istiyorum?
Bir başka yazının konusu olacak bu…
***
Daha önce yazmıştım bağlanma korkusu olan danışanımla aramada geçen diyalogu.
Bağlanma korkusu üzerine çalışmasına rağmen, bağlanma durumu ortaya çıktığında
“Lanet olsun! Her korkumun üstüne gitmek zorunda mıyım! Çözmek istemiyorum bu sorumu” sözleriyle gösterdiği direnciaktarmıştım…
***
Direnç.
İnsanın kendine direnmesi…
***
Dirençler,
psikodinamikterapinin en önemli konularından biridir.
Direnç;
egonun dış bir kaynaktan tehdit edildiğini varsayıp “bilinçsiz” şekilde kendini savunmaya geçmesidir.
Direncipsikolojinin konusu haline getiren,
kişinin bunu bilinçsizşekilde yapıyor olmasıdır.
Burada önemli olan, tehdidin gerçekbir tehdit olmamasıdır. Gerçek bir tehdit olsa kişi tehdit edici duruma karşı tepkiyi bilinçli şekilde geliştirir, bu davranışı geliştiriyor olmaktan rahatsız olmaz, bu davranışı değiştirme ihtiyacı hissetmez..
Bu açıdan direnç, bir nevi
“kişinin kendi kendini bilinçsiz şekilde sabote etmesidir”.
Sigmund Freud direnciseans sırasında oraya çıkan, terapi sürecini sabote eden aksi davranışolarak nitelendirmiştir.
Direnç davranışlarının bir kısmı açık bir kısmı ise gizildir.
Terapiyi terk etmek, ilişkiden kaçınmak, randevuları ertelemek, kilo vermeye çalışırken kendini yerken bulmak vs… bunlar açık direnç davranışlarıdır.
Gizil olanlarsa kişinin kendini ifade etmesi, duygularını yaşantılamasıyla ilgilidir.
Açık olan dirençler herkes tarafından görülürken, gizil olanlar ancak profesyoneller tarafından fark edilir;
Kişinin seansta komik bir durum olmamasına rağmen sık sık gülümsemesi,
Ruhu olmayan kelimeler kullanması,
Ama’yla başlayacan cümleler,
Ağır ağır sıkışık konuşmalar,
Kişinin kendi duygu ve düşüncelerini ifade ederken İçinde sürekli “belki” “herhalde” “sanırım” kelimelerini kullanması,
Bıraksan sabaha kadar devam edecek detay içerikli konuşmalar,
Duygu ve düşüncelerin sık sık tasvirler, metaforlar, betimlemelerle ifade edilmesi,
Mış’ la biten yüklemler kullanıp, kendini başkasını anlatır gibi anlatmak…
Bu davranışlarla kişi, seansa gelmesine rağmen SORUN ÇÖZMEK İSTEYEN BİRİ GİBİ yansımaz!…
[1]Aslında kelimesini kullanmamın nedeni bir yanımın bunu sorun olarak görmemesi.
[2]Kanseri zihnimde ölüm düşüncesiyle birleştiriyorum, yani ölüm hemen önüme gelmiş olsa demek istiyorum
[3]Üstünde çalışıyorum