DİNLER LGBT HAKKINDA “NEYİ” SÖYLEMİYOR?
Diyanet İşleri Başkanı ve Ankara Baro Başkanı arasındaki tartışmalar yine bilindik siyasi bölünmeleri meydana getirdi.
Kullanılan dilse hiç hoş değil!
Dini temsil eden bir “devlet” kurumun rencide edici bir dil kullanmaması gerekirdi.
Baro Başkanının kullandığı dilse hukukçudan çok infazcıyı andırdı.
Meselenin bu yönüyle ilgili değilim,
bunlar her zaman gördüğümüz şeyler.
Konu açıldığı için din ve diyanetin cinsel kimlik sorununa yaklaşmadaki bir çelişkisine ve bir de eksik bıraktığı tutumuna değinmek istiyorum…
Dini temsil eden bir kurum olarak Diyanet İşleri Başkanının LGBT’lilerin sapkın olduğunu söylemesi anlaşılır.
3 semavi din LGBT’liler hakkında bu ifadeleri kullanıyorlar.
Ancak, biz de şöyle bir sorun var;
Diyanet işleri Devlete ait bir kurum.
Harcamalarını devletin kasasından yani bizim vergilerimizden yapıyor.
Vatandaşlar arasında böyle bir ayrım yapacaksa “Batıdaki uygulamaları” örnek alması gerekir.
Batıda kişiler kiliseler için “isterlerse” vergi öderler.
Eğer kişiler inançlı değilse kiliseye gidecek para kişinin vergisinden düşürülür.
Bizde de böyle olması gerekir, aksi durum adil olmaz.
Aksi durum devletin makbul/makbul olmayan vatandaş ayrımı yaptığı anlamına gelir ki bu, “devlet” aygıtı için bu kabul edilemez bir durumdur.
Daha önemsediğim konu ise şu:
Dinler üzerinde “erkek egemen” dil hep belirgin olmuştur.
Tevrat’ta da İncil’de de Kuran’da da bu dil hissedilir.
Bu “kültürel sorunsal” din içinde dindarların sorgulayabileceği alanların üstünü örtmüştür.
Özgürlükler konusu, emek konusu, kadın konusu bunların başında gelir.
Bu bahislerden biri de Lezbiyenler, Gaylar, biseksüeller, Transseksüeller yani LGBT’lilerle ilgili sorundur.
Dinler bu cinsel kimlikleri sapkınlık olarak değerlendiriyor.
Ancak,
Dinlerin bu değerlendirmeyi bugün daha “derinleştirilmesi” gerektiğini düşünüyorum.
Binlerce yıl önce yapılmış sapkın/sapkınlık tanımıyla ne denmek istendiğinin bugün “bir kez” daha açıklanması gerekir
Çünkü insanlık LGBT’liler hakkında bugün çok daha fazla şey biliyor.
O tarihten bugüne de bu mesele pek çok evrim geçirdi;
İlk önceleri cinsellikle ilgili arayış olarak görüldü, sonraları hastalık olarak görüldü, bugünse DSM kriterlerinden çıkartıldı ve cinsel kimlik olarak kodlandı.
Bu neden önemli?
Din ve dindarlar LGBT’lileri cinsel bir kimlik olarak tanımıyorlar.
Tanımlarlarsa erkek ya da kadın olmak gibi normal bir durum olur ve bu kişilere sapkın diyemezsiniz.
Ancak “tanımamanız” vakayı yok etmiyor.
Bu tartışmayla birlikte kullandıkları dilden muhafazakar camiadan olduğu zannına vardığım hekimler, psikiyatristler, psikologlar bu tartışmaya dahil olup,
LGBT’nin bir cinsel kimlik değil hastalık olduğunu,
LGBT’lilerin de hasta olduğunu söylediler.
Yani bir davranış olarak “tanımlamadılar”,
tedavi edilmesi gereken bir bozukluk olduğunu söylediler.
Hasta mı değil mi tartışmasını yapmayacağım, bu başka bir yazının konusu olsun.
Ancak,
eğer Diyanet de cinsel kimliğini tanımadığı bu insanların hasta olduğunu düşünüyorsa aşağılayıcı/yargılayıcı dili kullanmaması gerekir.
İnsan hastalığından dolayı yargılanabilir mi?
Dini otoriteler bu sorunsalı “anlamak” için çaba harcamadılar, hatta bundan kaçındılar (onaylamak değil kastettiğim).
Yargılayıp, karşı çıktılar, ancak başka bir şey söylemediler!
Aradan geçen binlerce yıl ve bu meseleyle ilgili onca evrimden sonra,
Dine ve Dini otoritelere şu soruları sorma ihtiyacı hissediyorum;
Dini otoriteler (ulemalar) LGBT’liler üzerinde çalıştı mı, çalışıyor mu?
Dinler insan doğasına aykırı bir sapma olarak gördükleri bu sapmayı hangi kategoride değerlendiriyor;
Cinsel fantezi olarak mı görüyorlar?
Bunun değiştirilebilir/tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu mu düşünüyorlar?
Değiştirilebilir olarak görüyorlarsa çözüm önerileri nedir, bunu kimin nasıl yapacağı hakkında bir düşünceleri var mı?
Değiştirilemez yani doğası itibariyle bir anomali olarak kabul ediyorlarsa bu insanlara önerileri nedir?
Diyanet LGBT’lierin dinle olan ilişkilerini nasıl tanzim edecekleri hususunda onlara dönük bir çalışma yürütüyor mu?
Ellerinde bir envanter var mı?
Bu sorulara sorup cevap bulmadan “sapkın” sapkınlık” yargılamalarından bulunup konuyu bırakmak, çaresizlik göstergesidir.
Dinlerin özelde İslam’ın bu kategoride olan insanlar için sapma, sapkınlık tanımının ötesine geçmesigerekir.
Kastettiğim düşüncelerinden vazgeçmeleri değil,
Yargılayıp bırakmamaları, bir şey söylemeleri.
Mevcut durum LGBT’lilerin dindarlardan ve dinden uzaklaşmalarına ve daha ileri bir durumda ise nefret etmelerine neden oluyor.