DAHA İYİSİ
Tinder’ a giriyorsun…
Önüne çıkan flört seçeneklerini parmağınla bir sağa bir sola kaydırıyorsun.
Sağa attıkların “buna bir bakayım” diye düşündüklerin sola attıklarınsa “bundan bir şey olmaz” olma deyip çöpe attıkların.
Karpuz seçerken gösterdiğin özeni, zamanı bile ayırmıyorsun!
Trajik olan burada sen de bir karpuzsun,
sen de karşındaki için bir parmak hareketisin!
Seçimin ve seçilenin bu kadar değersizleştiği bir ortamda bağlanılacak bir ilişki nasıl mümkün olur?
Seçtiğiniz kişinin bağlanabileceğinizkişilikte olup olmamasını bir kenara bırakalım,
sırf kendi niyetiniz nedeniyle bile bağlanma sürecini sabote etmiş olmuyor musunuz?
“Ama ben zaten bağlanacağım bir ilişki aramıyorum, sohbet etmek ya da günü birlik ilişkiler (one day stand) yaşamak istiyorum, o yüzden buradayım”
açıklaması gerçeği yansıtıyor mu gerçekten?.
Bunu tartışabilmek için şu soruya cevap bulmak gerek öncelikle:
One day standilişkiler “amaç” mıdır, yoksa “sonuç” mu?
One day stand:
“Bir kadın ya da erkeğin flört ettiği kişiyle buluşup bir şeyler yaptıktan yani ilk çıkma eylemini tamamladıktan sonra çıktığı kimse tarafından bir daha aranmamasıdır. Kişinin aranmama durumunda kalmasıdır.”
Yani “one day stand” bir amaç değil, bir ilişki sürecinin sonunda taraflardan birinin kendini içinde bulduğu duygu durumudur.. karşı tarafın ona “yaşattığı” duygu durumudur.
Kişi böyle bir durumda kendini “tek seferlik ilişki yaşanan kişi” olarak görür.
Bazen sadece bir tanışma, bir şeyler yiyip içme şeklinde,
bazen de bir seferlik seks şeklinde kendini gösteren bu durum çoğu zaman kişiye kendini değersizhissettirir.
Kişi kendini;
tek seferlik bir şey yapılan,
tanındıktan sonra değersiz görülmüş,
tekrar görüşmek için istek hissedilmeyen,
sıradan, eksik biri olarak görür.
“One day stand” amaç değil taraflardan birinin hissettiği bir sonuç olduğu için,
bu ilişkileri “bir ilişki girişimi” olarak görmek yanıltıcı olmaz.
Bu ilişkilerin zemini;
bağlanmaihtiyacı, bağlanma arayışı,bağlanma çabasıdır.
One day standilişkilerin “sonuç” değil de “amaç” olduğunun düşünülmesi,
yani
“ben tek gecelik ilişki yaşamak istiyorum” denmesinin nedeni,
bağlanma korkusunun öne çıkartılmasıdır.
Ancak,
korkunun davranışlara egemen olması yaşananın bir “ilişki arayışı”, “ilişkilenme biçimi” olduğu gerçeğini değiştirmez.
One day standilişki,
bağlanma korkusunun bağlanma arayışını sabote etmesidir;
Ve aynı zamanda bağlanma korkusu yaşayan kişinin “kendini güvende hissettiği” ilişki biçimidir.
&
2 gün flört ettiği kişiyle cafe de bir yemeğin ardından yaşadığı seks’ten sonra hissettiği suçluluk ve bu suçluluğu tolere etmek için yaptıklarını anlattığında
İçimden geçen
“insan kendine bunu neden yapar?” sorusu oldu.
Genelde bu tür ilişkilerin iki farklı sonucu olur;
Duygusuzluk(küntlük)
Suçluluk(pişmanlık)”
Peki neden suçlu hissediyordu kendini?
Karşı tarafla seks yapabilmek için, bağlanma vaadine dair rüşvet mi vermişti?
Bu kandırmacanın suçu mu hissedilen suçluluğun nedeni?
Yoksa daha derinde, kendisinin geliştirdiği bağın kopmasına dair kaygının kabul edilebilmiş hali mi bu suçluluğun nedeni?
Eğer sadece seks ise beklenti, nereden çıkıyor suçluluğa neden olan bu bağ?
Durum böyle değil gibi sanki!
Sanki bir şey aranıyor gibi, bulunursa sürecek bulunmazsa bitecek.
Peki ne aranıyor?
Ne görülürse, ne hissedilirse sürecek?
Aşk mı?
Mümkün mü bu kadar değersizleştirici bir atmosferde aşk?
Evet, Mümkün!
&
Dedi ki
“Birkaç haftadır görüştüğüm ve tek gecelik şekilde başlamış olan ilişki,
üç hafta önce, birden, yoğun tutku duyduğum, saplantılı bir ilişkiye dönüştü.
Aşık olduğumu düşündüm.
2 hafta boyunca onu hayal ettim.
Eski erkek arkadaşına kafayı taktım.
Hiç hissetmediğim kadar kıskançlık, yoğun bir tutku yaşadım.
Uykum bozuldu, zihnimde sürekli o, azımsarken onu birden ortaya çıkan ‘onun gibi birini bir daha bulamayacağımla ilgili kaygı’ yaşamaya başladım.
2 ay önce çok hoşlandığım başka kadını şu anda beğenmiyor oluşumsa
yaşadığım saçmalığı ayyuka çıkarıyor içimde.
Daha da beynimi yakan şey 2 gün önce yaşandı.
2 yıl önce boşandığım eski eşimle gün boyunca flört ettik.
O kadar çok ekilendim ve yoğun duygular yaşadım ki!
Yeniden aşık olmuş gibi hissettim kendimi.
Gece birlikte olduk.
Eski eşimle bunları yaşarken üç haftadır yoğun tutku yaşadığım kadın birden zihnimden silindi, gitti…
İşin tuhafı eski eşimle birlikteliğin ardından içimde o da silinip gitti.
Dünden beridir içimde kalansa, saman gibi bir ruh hali!…
Hiçbir duygu hissetmiyor gibi, ölü gibiyim!…
&
“Yeni tanıştığı erkek arkadaşı namzeti olan adam,
kahvenin ardından arabasıyla onu evine bıraktı.
Elimi tutar mı diye bekledi, ama tutmadı adam.
Eve geçtikten sonra arar mı diye bekledi.
2 saat süren o bekleyiş o kadar çok gerdi o kadar huzursuz etti ki bunaldı.
Serdar’ı aradı.
Serdar müsaitti.. evine gitti.
İçtiler, seviştiler.
Sevişmenin ardından, 2 saat tahammül edemediği o stres son buldu.
Ertesi gün erkek arkadaşı namzeti olan adam mesaj attı
‘Bu akşam müsait misin, bir şeyler yapalım mı?’
O an içinden geçen, bunu bana nasıl anlatacağını düşünmekti!…”
&
Kadına göre ilişkiye başlayalı neredeyse 6 ay olmuştu.
Adamın telefonuna gelen flört içerikli mesajı görünce
“Bu ne?” diye sordu.
“Seninle görüşmeye başladığımda görüştüğüm birkaç kişiden biri” dedi adam.
Mesajları okumak istedi kadın.
Adam isteksiz, izin verdi.
Karşıdaki kadınla 4 ay öncesine kadar süren flört içerikli konuşmaları gördü kadın.
Adam
“Ama o sırada henüz seninle sevgili değildik” dedi.
Kadın
“Nasıl yani!” dedi.
“Ben o sırada birkaç kadınla daha görüşüyordum” dedi adam.
Ekledi
“Bu bir aldatma değil!”
“Bana neden söylemedin” dedi kadın.
Adam kadına baktı, sustu….
Kadının içinde deli gibi dönen soru:
4 Kadın içinden, neden beni seçti?
&
Kırklı yaşlarında devlet memuru danışanım, tanıştırılmak istendiği kişi fabrikada işçi olduğu için tanışmayı reddetti.
Kendisi memurdu, tanıştırılmak istenen kişi öğretmendi ama fabrikada işçi olarak çalışıyordu.
Hiç görmeden,
hakkında hiçbir şey bilmeden,
tanımadan, sırf fabrikada işçi olarak çalıştığı için tanışmayı reddetti.
Üstelik evlenmek için o kadar yoğun bir arzu duyarken!
&
Yokluğundan daha zorlayıcı olan, hayatına giren tüm kadınları onunla kıyaslıyor oluşuydu.
Bundan kendini alamıyordu.
Bu kıyas da kazanan, hep eski sevgilisi oluyordu.
Her kıyasla birlikte şu an görüştüğü kadını yetersiz görmeye başlıyordu.
İlişki, çıkmak zorunda olduğunu düşündüğü ama çıkamadığı bir çukura dönüşüyordu.
Diğer yandan,
eski sevgilisini kaybetmiş olmanın, böylesi mükemmel birini kaçırmış olmanın pişmanlığını yaşıyordu.
Tüm bu sıkıntılara,
barışma çabalarını reddeden eski sevgili tarafından istenmemenin yarattığı yetersizlik, eziklik, kendine güvensizlik ekleniyordu…
Kurtulmak istiyordu bu kıyastan.
Ama olmuyordu!
Neden yaptığını bilmiyordu ki nasıl kurtulsun!
&
Kıyas…
Bizi zihnimize hapseden, çağımızın ilişki çukuru!
Bilinçli ya da bilinçsiz,
Neden yapıyoruz bunu?
Neden kıyaslıyoruz?
Bir süre bu konu üzerinde karalamak istiyorum…
Bu makale bu yazı dizisinin ilki olsun.
Görüşmek üzere….