ÇİVİ ÇİVİYİ SÖKER Mİ?
Ya da
“gidenin yerini başka biriyle doldurmak…”
“Çivi çiviyi söker” savunusu, ayrılığın ardından yaşanan değersizlik, yalnızlığın bir başka ilişkiyle tolere edilmeye çalışılmasıdır.
Yaşanan zorlanma, kişi tarafından anlaşılmak yerine, kaçınılması gereken bir soruna dönüştüğünde gelişir bu savunma.
Ve genelde terk edildiğini düşünen kişiler tarafından geliştirilir.
Ayrılınan kişinin hayatına başka biri girerse, ayrılığın kişilikte açtığı zorlanma daha da derinleşir, “çivinin çiviyi söktüğü” ilişkiler bu dönemde hayati rol oynar.
Yeni ilişki, kendini yetersiz hissetmemek, ilişkiyi isteyen taraf olmamak için, “yerin doldurulamaz değil” mesajını hem karşısındakine hem kendine vermek için geliştirilmiş bir çözümdür.. Bir ilişki olmaktan çok zorlanmatolerasyonudur.
Bu ilişkilerde “ilişkinin psikolojik süreçleri” açısından anomali söz konusudur.
Bu ilişkilerin en önemli özelliği, olağan hızda seyretmemesidir;
ya çok yavaş ilerlerler ya da çok hızlı.
Neden yavaş?
Yavaş ilerlemesinin nedeni, bir ilişkiden henüz ayrılmış olan tarafın yeni ilişkiyi hayatına almakta zorluk çekip, direnç göstermesidir.
Bu kişinin ilişkiyi ağırlaştıran davranışları, ilişkiyi de yavaşlatır.
Kişinin önceki ilişkisiyle ilgili beklentileri henüz tükenmemiştir.
Dolayısıyla, beklentiler, kişinin sonraki ilişkiye kendini bırakmasına engel olur.
Geçmişe ait beklentisi devam eden kişi, yeni ilişkide, geçmişteki ilişkinin yeniden yaşanabilme ihtimalini düşünerek durur.
Olası bir durumda, geçmişteki ilişkiyi tercih edeceğini düşündüğü için, olası ayrılık durumunda karşısındaki tarafından suçlanmaktan, yargılanmaktan kaygı duyar.
Bu nedenle, sorumluluk yükleyeceğini düşündüğü(bağ geliştirdiğini düşündüğü) davranışlardan kaçınır.
Karşısındakinin bağlanmasını engellemeye çalışır.
Kendisinin zaten bağlı olmadığını düşünür, zihninin geçmişe ait olduğunu zanneder.
Bu nedenle yapması gereken karşısındakinin hızını yavaşlatmaktır.
Kendini, ilişkiye, karşısındakini kaybetmekten korktuğunda bırakır.
İlişki yaşadığı kişiyi ve ilişkiyi, sürekli hem geçmişindeki kişiyle hem de onunla yaşadığı ilişkiyle kıyaslar.
Kıyas yapmak kendini suçlu hissettirse de bundan vazgeçemez.
Yeterince arzu hissedememek kafa karışıklığı yaşamasına neden olur.
Ancak kişi, bu kafa karışıklığının önceki ilişkiye hissedilen duyguların yaşanmışlığa ait olduğunu, o ilişkiye ait beklentilerin mevcut ilişkiyi manüple ettiğini, göremez.
Yeni ilişkiye bağlanmaktan kaçınma, geçmişteki ilişkiye aidiyetle ilgiliymiş gibi görünse de, gerçekte, sorun bilinçaltındaki bağlanma korkusu’dur.
Karşısındakinin bağlanmasını engellemeye çalışırken, temelde kişi kendi bağlanmasını engellemeye çalışmakta, kendi bağlanmasından kaygı duymaktadır.
Neden hızlı ilerler?
Bu ilişkilerin hızlı ilerlemesinin nedeni, iki tarafın da ilişkiye yoğun ihtiyaç hissetmesidir.
Bir önceki ilişkinin yoksunluğunun yarattığı zorlanma, terkedildiğini düşünüyorsa yaşadağı değersizlik, bitirmesi gerektiğini düşünüyorsa kurtulma çabası;
kişinin karşısındakinin bağlanmasına ihtiyaç hissetmesine neden olur.
Bunun için çaba harcar.
Diğer tarafın da bu çabaya karşılık vermesi, ilişkinin olağan akışını bozar.
Hızlı bir bağlanma ardından hissedilen özgürlük duygusunun manüplasyonuyla hızlıca uzaklaşma kendini gösterir.
Diğer tarafın bu hıza eşlik etmemesi durumunda ise ilişkiye ihtiyaç hisseden taraf kendini değersiz hisseder.
Önceki ilişkisinde terk edildiğini düşünen kişi, bir an önce acıdan kurtulmak, boşluğu doldurmak, kendini değerli hissetmek için girdiği bu ilişkide, hissetmediği halde güvenir, güvenmiş gibi görünür, yakın hissetmediği, hazır olmadığı halde romantizm, cinsellik yaşar, gelcekle ilgili planlar yapar, hayal kurar.
Yeni kişi kişinin hayatında çok kısa sürede geniş yer edinir.
Ancak bu yoğunluk “gerçekçi” değildir.
Biriyle bir ilişkiyi yaşayabilmek için karşıdakini tanımaya, kişinin kendini tanıtmasına ve bunun için zamanaihtiyaç vardır.
Soruya dönersek;
Çivi çiviyi söker mi?
Evet, söker.
Sorun çözücü gibi görünebilir;
sökenin de sökülenin de çivi olduğunu gözardı edersek…