ÇİFT TERAPİSTİNDEN NE BEKLEYEBİLİRSİNİZ?
Çİft terapisti için en zor anlardan biri, danışanlardan birinin “
“Hangimiz haklı?”
ya da
“Haklı değil miyim?” sorusunu sormasıdır.
Terapistlerin bazısı bu soruya cevap vermekten kaçınır, çünkü verdiği cevabın haksız bulunan danışanın terapiye olan inancını, güvenini sarsacağını bilir. Bu nedenle bir düşüncesi olsa da söylemekten kaçınır.
Bir kısmı ise cevap verir. Bu, yapılacak en büyük hatadır Terapist için.
Bazıları ise susar.
Tecrübeli terapistler bunun göreceli olduğunu, verilecek cevabın nesnelliğinin olmadığını söyler, soruyu savuşturur.
Çünkü çoğu zaman terapistlerin söylemedikleri fikirleri(yargıları) vardır ilişki sorunlarıyla ilgili.
Gerçekte bu bir soru değildir.
“Kim haklı?” sorusuyla danışan,
ya bir kaygısını ifade ediyordur ve çözümü dışarıdan bekliyordur,
ya da zaten bir yargısı vardır bunun onaylanmasına ihtiyaçduyuyordur.
Böyle bir soru karşısında terapistin verim yaratacak davranışı;
soruya cevap vermek yerine, danışanın bu soruyla neyi “amaçladığını” sorması, danışanın dikkatini “kendine” yöneltmesini sağlamaktır.
***
Buraya kadar açtığım mesele çift terapinin “ne işe” yaradığı, ondan ne beklenceğini göstermekle ilgili örnek olması anlamındaydı.
Terapist “kimin haklı” olduğuna karar veremez.
Bu sadece “meslek etiği açısından bir kural” olmasıyla ilgili değil, gerçekliğinin olmaması nedeniyledir.
Haklılık görecelidir ve terapistin bu soruya “evet” ya da “hayır” diyerek bilir kişi düşüncesiyle cevap vermesi, çiftin tartışmasına “taraf” olarak katılmasıdır.
Oysa çiftin en son ihtiyaç duyacağı şey, terapistin ebeveynler, arkadaşlar gibi “tartışmaya dahil” olması, sorun sürecinin bir “parçası” haline gelip, iletişimin tıkanmasına katkıda bulunmasıdır.
Terapistin karar vermemesi bir “kural olarak değil”, terapiyi etkisiz kılacağı için gereklidir.
Terapist görevi çiftlerin ilişkide hangi tutum ve davranışları sergileyeceğini belirlemek de değildir.. Yine bir “kural” olması nedeniyle değil, bunun “geçici bir çözüm” yaratması nedeniyledir.. Böyle bir yaklaşımda çift, sadece teraiste başvurmalarına neden olan sorun için çözüme ulaşmış olurlar, oysa ilişki sonraki yıllar devam edecek ve sonsuz bir sorun yığınıyla karşılaşacaktır.
Terapist ilişkinin “iyi bir ilişki” olup olmadığı “yürüyüp yürümemesi gerektiğini” belirleyecek bilir kişi de değildir.. Yine “kural” olması nedeniyle değil, bunun gerçek olmaması nedeniyledir.. İlişki dinamik bir yapıdır ve değişkendir, uzun yıllar süreceği düşünülen bir ilişki ertesi gün bitebilir; yarın bitecek bir gerilime sahip olduğu gözlenilen ilişki, uzun yıllar sürebilir.. Ayrıca, ilişkilerin çatışma olması çiftlerin mutsuz olduğunu “göstermez”, ilişkinin çatışma barındırmıyor olması ise herşeyin yolunda olduğunu “göstermez”.
***
Peki terapisti nasıl kullanmak ilişki açısından fayda yaratır?
Terapistin ilişkinin hem o anki sorunlarına katkıda bulunabileceği hem de çifte ilişkilerinin gelecekte yaşanacak olası sorunların çözümü için ışık tutacak çalışma;
çiftin duygularının “açıkça ifade edilmesinin” ve “edildiği şekilde anlaşıldığının sağlanmasıdır”.
Çiftler, kendilerini “anlattıklarını” ancak karşısındakinin kendisini “anlamadığını” düşünürler.
Bu yanılgıdır.
Siz gerçekten kendinizi hisettiğiniz şekilde ifade ediyorsanız, bu mutlaka anlaşılır.
Çiftlerin bir başka yanılgısı ise kendisinin karşısındakini anladığını ancak karşısındakinin kendisini anlamadığı düşüncesidir.
Bu da yanılgıdır.
Gerçekten anlamış olsanız şu an terapide “olmazdınız”.
Sözün özü şurada toplanır.
Terapist ilk once sizing gerçekten hissettiğiniz duygunun “farkında olup olmadığınızı”, farkındaysanız bunu “açıkça ifade edip etmediğinizi” irdeler.
“Farkında değilseniz anlamanıza”, “farkındaysanız da açıkça ifade etmenize” katkı sunar, bunun için imkan ortam sağlar.
Terapist karşınızdakini neden anlamadığınızı, anlamanızı “engelleyen” “kaygılarınızı, korkularınızı tanımanızı” sağlar.
***
Unutmayın!
Therapist için kolay olan “kimin haklı olduğunu” belirlemektir.
Terapist için kolay olan ilişkiyle ilgili “yargıda” bulunmaktır.
Çözüm için “öneride” bulunmaktır.
Zor ve zahmetli olansa ilişkinin neden ve nerede tıkandığını “anlamaya çalışmak”, anladığını “danışanların anlamasını” sağlamaktır.
Danışanlar için kolay olan da “terapistin ilişkiyle ilgili sorumluluk alması”, danışanların ilişkiyle ilgili “kaygılarını üstlenmesi”, “karar verici” olmasını beklemektir:
Ilişki sürsün mü sürmesin mi, kim haklı kim haksız, sorunun çözümü için kimin nasıl davranması gerek…
En “verimsiz” çift terapi görüşmeleri ne yazık ki bunlardır…
Mekenaik, somut sorunları çözmenin yolu, basitlikten geçer,
Ancak, ilişki sorunu gibi karmaşık soyut bir sorunun çözümü böyle aramak herşeyi daha da karmaşıklaştırır, çünkü sorun da çözümü de ilk bakışta görülen yerde DEĞİLDİR.
Terapist sorununuzu çözmez, çözmeniz gereken sorunu önünüze getirir, öyle getirir ki çözmekten kaçınamazsınız.
***
İnsanın en “yabancı” olduğu kişi kendisidir.
İnsanın en “sağır” olduğu kişi, duygu hissettiği kişidir.
Sorunların ve çözümleri “bildiğiniz” yanılgısından kendinizi kurtarmadan, soruna batmış ilişkinizi çözümlemeniz ne yazık ki mümkün değildir.
Herkese iyi pazarlar…