CENNETTE BAĞ SORUNU 2
Cennette bağ sorununu işlediğim önceki yazıma Büşra Özten eleştiri getirmişti, bu yazımda ona cevap vereceğim.
Eleştirisi şu;
Yakınları cehennemde olanların cennette nasıl mutlu olacaklarını sormuşsun, insanın ancak ötekiyle ilişkisiyle mutlu olabildiğini yazmışsın.
Ancak, senin bu konudaki düşüncen;
insanın ötekiyle mutluluğu yakalayamayacağı, mutluluğun bireysellikten geçtiği yönündeydi, o düşüncelerinle bu söylediklerin çelişmiyor mu?
Büşra’nın bu yazımda gerçekte ne demek istediğimi bildiğini düşünüyorum.
Cennet ve cehennem hakkındaki düşüncelerimi, ilişkiler ve mutluluk bahsiyle düşüncelerimi bildiğini düşünüyorum.. Ancak eksik bir yer kalmasın diye altını çizeyim bir daha.
***
Cennette bağ sorunu, cennet dair inancı olanların cennetle ilgili tasavvurlarının doğal sonucudur.
Cennete, cennetin insana sonsuz mutluluk vereceğine inanıyorsanız, bu sorular kaçınılmazdır.. Soruları sormak ya da sormamaksa bir tercihtir.
Ya sorgulamaya izin verirsiniz ya da bunları tartışmak abestir deyip kapatırsınız.
***
İnsan ya yeryüzünde cennete asla ulaşamayacağını bildiği için idealize edip yüceltti ve cennet fikrini yarattı,
Ya da cenneti bu dünyada boşluğunu hissettiği, arayışı içinde olduğu bir özlem için ütopya yaptı.
Ya da en başından beri buraya ait değildi, ait olmadığı yere özlemini dile getiriyor cennet arzusuyla…
Hangisi doğrudur bilmem,
ancak gördüğüm,
insanın cennete dair tasavvurunda;
bu dünyaya dair sorunsalların ve bu sorunsallara dair çözümsüzlüklerinin yansıması var.
Nasıl ilişkilere hep bir mutluluk projesi olarak bakıyor ve arayış içinde oluyorsa ve ilişkisi olsa da olmasa da mutlu olamıyorsa,
benzer bir sorunsalı cennet düşüncesine de taşıyor.
Bu dünya da mutlu olacağına dair inanç geliştirip, bundan beklediği duyguyu yakalayamayan kişi, cennet için de aynı sorunsalı açıyor tartışmaya başladığında.
1. Ben cennete gittiğimde annem, babam, kardeşim, eşim, çocuğum cehennemde olursa, nasıl mutlu olacağım?
2. Ölüm sonrası hayatta “bağ” kavramı yoksa, bağsız cennette nasıl mutlu olacağım?
Sanki bu dünya da kurduğu bu bağlar onu mutlu ediyormuş gibi sorara bu soruları.
Öyle mi peki?
Bu bağlar bizi bu dünyada mutlu ediyor mu?
Etmediği ortada.
Edeceğini düşündüğümüz bağ hayatımızda yoksa yokluğu üstünden bir zorlanma ve acı yaşıyoruz,
Varsa ilişkinin zorlamasıyla ilgili acı yaşıyoruz.
Varlığı ayrı dert yokluğu ayrı sıkıntı..
Büşranın sorusuna bir yanıtı buradan açabiliriz.
İnsan ne yalnızlığıyla mutludur, ne başka biriyle.
Bu noktada önümüze,
Insanın mutluluk arayışının ne demek olduğu, ilişkilere dair sorunsalının ne olduğu, dışındayken içine özlem, içindeyken neden onunla beklediği duyguyu yakalayamadığıyla ilgili zorlanma yaşadığını konuşmak gerek.
Hem mutluluğun ne demek olduğunu, hem mutluluk arayışının ne demek olduğunu,
hem de mutluluğun diyarı olarak gördüğü “bağ arayışını” konuşmamız gerek.
***
Mutluluk nedir?
TDK da tanım şu;
Bütün özlemlere, bütün isteklere eksiksiz bir biçimde ve sürekli olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumu.
İnsan her ne hissediyorsa, ne istiyor, neyi özlüyorsa onun o anda ve onun talep ettiği şekilde ve miktarda hazır bulunması ve kişinin buna erişmesi.
Tanıma baktığınızda bunun ne kadar irrasyonel bir düşünce olduğu ortada.
Böyle bir şey mümkün mü?
Hayır.
Ancak insan böyle bir talepte bulunuyor, bunu tanımlıyor, adına “mutluluk” diyerek.
Sonra da bunu nasıl gerçekleştireceği üzerine planlar yapıyor.
Bu beklentiyi kiminle tartışırsanız tartışın, böyle bir düşüncenin ve bu düşünceyi hayata geçirme çabasının mantıksız olduğunu, gerçek dışı olduğunu söyler.
Ancak bunu söyleyen kişi irrasyonel bir şekilde bunu kendi kişisel hayatında devreye sokar..
İçindeki canavar, onu bu düşünceye, bu arzuya zorlar.
İnsanın içinde kocaman bir canavar var, ondan bağlantısız şekilde hareket eden, idavranışlarını etkileyen, onu yönlendiren, bir aç kurt gibi sürekli içini kemiren, hayatın içinde onu oradan oraya savuran, onu saldırganlaştıran…
Kimi kariyeri, kimi sanatı, kimi bilimi, kimi ekonomiyi, kimi parayı, kimi bir evi arabayı kimi ilişkileri içindeki canavar için yemek yapar.
***
İnsanın ilişki arayışı canının köfte istemesi gibi değildir.
Geçici değildir.
İnsanın mutsuz olmasına ya da sürekli bir mutluluk arayışı içinde olmasına neden olan, içindeki o doymak bilmez canavardır.
İstediği verirsin, yine de memnun olmaz.
Bulur sıkıntı çıkaracak bir şey.
Benim aradığım bu değil der, onun beni sevdiği kadar ben onu sevmiyorum der, benim onu sevdiğim kadar o beni sevmiyor der, çekilmez bu iş böyle der…
Hiçbir şeyden memnun olmaz.
Yalnızlığı istemez, ilişkisi olsun ama karşısındaki de yoğun duygu hissetsin o da yoğun duygu hissetsin ister.
Böyle bir şey mümkün değil desen, laftan anlamaz.
***
O canavarı tanımadan, onu anlamadan, mutluluk ve cennet sorunsalından çıkamaz kişi…
Haftaya konu değişmezse bunu konuşuruz,
insanın içinceki canavarı…