BİRİNİN SEVGİSİNE NASIL İNANIRSIN?
Hayatının bir döneminde “inançsız” olmamış birinin inancına ne kadar “güven” olur?
Ya da güven değil de doğru kelime, “gerçekçilik” mi?
Belki de tersten sormak gerek soruyu,
Hayatının bir döneminde “inançsız olmamış olması”, birinin inancına halel “getirir mi”?
Kimbilir belki de!..
***
İnsanın “sevgiyle” bir derdi varsa
ya “kendi sevgisinden” ya da “kendisinin sevildiğinden” emin olma telaşına kapılır.
Sevmeyi ya da sevilmeyi dert “etmeyenler” de var elbet..
Sevginin yerine saygıyı koyan, kişisel toplumsal ihtiyaçlar üzerinden ilişkiye yaklaşanlar da var.
Lakin,
“kendinin sevmesi” ya da “kendinin sevilmesiyle” derdi olanların sayısı zannımca giderek “artıyor”, gözlemim de kusur yoksa.
Sevgiye dair benim sorunum, sevilmekle ilgili olmadı hiç, “bir” ilişkim dışında.
O ilişkim dışındaki tüm ilişkilerimde hep “kendi sevgimle” ilgili sorun yaşadım.
“Gerçekten seviyor muyum?”
Bu soruyu sorduran yığınla başkaca sorularım oldu içimde.
Hayatımda bir kez “gerçekten seviyor muyum” sorusunu sormadım ve lakin o ilişkide de rahat değildi içim..
Bu kez karşıma çıkan,
“Gerçekten beni seviyor mu?”
Sorusu oldu!..
***
Peki nasıl emin olur insan?
Gerçekten sevdiğini nereden anlar?
Ya da
Gerçekten sevildiğinden nasıl emin olur?
Sevdiğine ya da sevildiğine “nasıl” inanır?
***
Yüzümü geçmişime çevirip düşünmeye başladığımda ayları yılları birle/bir kaçla değil onla yirmiyle çarpıyorum artık!…
O zamanlar içimi kemiren soruları bugün de soruyorum kendime;
Bir’i dışındaki tüm ilişkilerimdeki kadınları gerçekten sevmiş miydim?
Ya o biri tarafından gerçekten sevilmiş miydim?
Ve benim için daha kritik soru;
O biri için “Gerçekten sevmiş miydim” sorusunu neden sormuyordum kendime?
***
Sorularımın o zamanlar cevapları hep kuşku götürürdü.
Bugünse sorularımın bir anlamı yok!
Kaan’ın söylediği gibi
“sevmek bir ana aittir” oysa deyip kapatılabilir konu.
Bence iyi de bir kapanış olur!
An içinde yaşanan nedir ki orada, sevgi o’dur ve o anda orada kalır?
Ana ait durum dışındaki neyi ifade etmek için kullanırız sevgi kavramıyla?
Nedir bu kelimeyle derdimiz?
***
Daha önce dile getirdiğim gibi,
“inanmak” belirsizliğin tolerasyonudur.
Birinin sevgisine ya da kendinin sevgisine inanmaya duyulan ihtiyaç bu yüzdendir.
Şimdi seviyorum/seviliyorum ama
Hep sevilir miyim,
Hep sever miyim endişesinin, kuşkusunun yalancı ilacıdır, “sevgiye inanmak”.
Oysa hayat her an değişir/dönüşür.
Insan bir an önceki insan değildir.
Değişen herşey gibi insanın duyguları da değişir.
Ayrılmak istediğinde birlikte olmak, birlikte olmak istediğinden ayrılmak isteyebilirsin bir gün..
Acıdan Allah’tan korktuğundan daha fazla “korkmamalı” insan,
***
Birinin sevgisine nasıl mı inanırsın?
Kendi sevginin gerçek sevgi olduğuna nasıl mı inanırsın?
İnanırsın, olur biter!
Bir yalana ihtiyacın var,
Kimin, nerede, nasıl söylediğinin ne önemi var!
***
Neden açtım bu konuyu?
Sevgisine sevildiğine inanamadığı yani yarın duyguların değişemeyeceğinden emin olmadıkları için;
Flörtüyle evlenmek kaçınanlar var..
Evliyseler çocuk sahibi olmaktan kaçınanlar var..
Ev almaktan, yatırım yapmaktan ve daha önemlisi bağlanmaktan kaçınanlar var..
Bugünkü sözüm onlar içindi.
Soruyorum onlara;
Duygundan, karşındakinin duygusundan emin olmak, engelleyebilir mi boşanmayı?
Sevgili arkadaşım,
Ayrılmak üzerine kurulmaz hiçbir ilişki
Ve lakin ayrılık kaderidir ilişkinin..
Bil ve böyle yaşa hayatı.
Korkmadan!