ANORMAL KADINLAR & ERKEKLER
Geçen hafta sonu kızkardeşimin düğününde bir süredir sohbet etmediğim arkadaşımla lafladık…
Oradan buradan konuştuk..
Yaşı 35-36.
Evlenmedi.
Evlilik konusuyla ilgili ne düşündüğünü sorduğumda,
“Ben istemiyorum evlenmeyi, çocuk sahibi olmayı. Birlikte yaşamak benim için en iyisi” dedi.
“Ama insanların böyle düşünmemi bir hastalık gibi görmesinden rahatsız oluyorum” dedi.
“Ne oldu?” diye sordum.
“Geçenlerde psikiyatr’a gittim, o da açtı bu konuyu ve böyle düşünmemin anormal olduğunu söyledi bana” dedi.
“Emin misin bu tanımı yaptığından?” diye sordum
“Evet” dedi,
“Söylediği kelime buydu.”
“Oradan bakınca, geçen hafta 46 yaşına girmiş, 4 evlilik yapıp ayrılmış,
bekar ve yalnız yaşayan bir adam olarak ben baya bi anormal duruyorum” dedim.
Gülüştük.
“İyi tarafı 35 yaşında bekar olmanı değil de evlenmeyi, çocuk sahibi olmayı istememeni anormallik olarak görmüş olması” dedim.
“Evlenemeyebilir, çocuk sahibi olamayabilirsin, ama düşüncelerini değiştirdiğinde anormal olmaktan, hasta olmaktan kurtulabilrisin” dedim.
Gülüştük..
Doktoruna neden böyle düşündüğünü sormuş.
“Içinde bulunduğumuz toplumun genel eğilimlerinden farklı duygulara düşüncelere sahip olmamız, belirgin farklılık gösteriyor olmamız bizi anormal yapar” demiş.
En azından onun söylediğinden benim anladığım bu oldu..
***
Kırklı yaşlara doğru ilerleyip yaşıtlarınızın büyük kısmı evlenmişken sizin bekar olmanız,
çevre tarafından biraz garip algılanıyor, bu doğru.
Sizde bir sorunun olduğuna hükmediyor insanların pek çoğu.
Herkesin yaptığını ya da yapabildiğini sizin yapmamış olmanız,
soru işareti doğuruyor insanların kafasında.
Boşlukları kendimiz doldurma konusunda maharetli bir kültüre sahip olduğumuz için,
soru işareti hemencecik bir yargıya dönüşüveriyor.
“Sen de bir sorun var!”
***
Kişinin, evlenmemesinin ötesinde, evlenme, çocuk sahibi olma isteği duymamış olmasını nasıl değerlendirmek gerek?
Hekim arkadaşın söylediğinden yola çıkarsak,
kişilerin böyle düşünmesinde bir sorun, anormallik, hastalıklı bir yan var.
Sorgulayanların da sorgulanması gerektiğini düşünmemin,
kişiler arası ilişkiler üzerine çalışan her terapistin kendilerinin de analiz edilmesi gerektiğini,
iddia ettikleri düşüncelerin/teorilerin onların kişisel deneyimlerinden ne tür izler taşıdığının irdelenmesi gerektiğini düşünmemin uzantısı olarak;
Kişilerin içinde yaşadığı toplumdan belirgin bir farklılık gösteren ‘evlilik istememesi, çocuk sahibi olmayı istemesi’ düşüncelerinin de sadece bir düşünce bir duygu olarak ele alınmasını yanıltıcı bulurum.
Bu konuda ne yapılması gerektiği üzerinde bir tavsiyede bulunmam.
Bulunmamamın ötesinde bir gereklilik olduğunu da düşünmem.
Kişinin içinde yaşadığı toplumun genel eğilimlerine uygun bir bağlanma öyküsünün olması gerektiğini,
buna uygun duygu-düşünce geliştirmesi gerektiğini,
bunun kişisel huzur ya da mutluluk için gerekli koşul olduğunu düşünmem.
Ancak,
Böyle düşünen, hisseden kişilerin neden böyle düşündüklerini neden böyle hissettiklerini “bilmeleri” gerektiğini düşünürüm.
Çünkü belirgin bir farklılığa sahip olup bununla ilgili bir farkındalığa sahip değilseniz;
çevrenize karşı farkında olmadığınız bir savunma içine girmişsiniz demektir.
Bu kaçınılmazdır.
Farklılık eleştiriyi, yargıyı ve hatta suçlanmayı beraberinde getirdiği için,
kişinin kendini kabulü anlamında durumunun ne olduğunu bilmesi elzemdir.
Arkadaşım “ben evlenmek istemiyorum, çocuk sahibi olmayı da istemiyorum” derken,
gerçekte,
aslında bunu isteyip yapamamış olmaktan duyduğu içsel bir rahatsızlığı dile getiriyor olabilir.
Ya da istese de çevreden gelen eleştirilere bir savunma geliştirmiş olabilir.
***
Bunun farkında olmak önemlidir.
Çünkü aslında kendi içinizde gerçekte daha farklı hissettiğiniz halde öyle hissetmediğinizi düşünmek, sonu gelmez çatışmalı bir döngünün içine hapsolmanıza neden olabilir.
Ne bu tartışmayı bırakabilirsiniz, ne de açıklamalarınız size huzura erdirir;
İçsel bir huzursuzluk, döngüsel olarak sürekli tekrar eder.
Herkesin sorduğunu siz zihninizde sorar, kendinizi o sorulara cevap verirken bulursunuz.
Kendisinin farkında olan kişilerin kendilerini farkettiklerinde genelde duygu ve düşüncelerinin değiştiğini,
hatta pek çok çoğunun bu konudaki tercihlerinin de değiştiğini gördüğüm için,
bu yorumumun altının hiç de boş olmadığını düşünüyorum…