ALDATILMAYI ARZULAMAK
“Hiçbir aldatma sürpriz değildir” başlıklı bir öngörüm var aldatma analizleriyle ilgili.
Bunu, kitaplarımda, makalelerimde defalarca dile getirdim.
Hiçbir aldatma sürpriz değildir, aldatılanın sürpriz gibi algılaması ise çoğu zaman çarpıtılmış bir gerçeklik bir durumudur.
Mesleki hayatımda binlerce öykü dinledim, binlerce aldatma öyküsü aldım bu düşüncemi doğrulayan.
Bu travmanın çalışıldığı görüşmelerin sonu, aldatılanın aldatılacağını çok öncesinden farkettiği gerçeğiyle sonuçlanmıştır..
***
Aldatmaların bir sürpriz olmadığı gerçeğini dikkate alırsak,
bu bile tek başına aldatılmanın neden ayrılık sonucunu doğurmadığını gösterir.
Bu sebepten dolayı ayrılacak kişi, bunu ilk hissettiğinde tepki gösterir, aldatmanın ortaya çıkmasını engeller.
Bu nedenle aldatma, bilinçaltı süreçye beklenen, öngörülen bir kazadır.
***
Şimdi, bunun bir adım daha ötesine geçeceğim, aldatmanın neden boşanma gerekçesi olmadığı hususunda:
“İnsan aldatılmayı arzular”.
Neden?
1. Dinlediğim binlerce ilişki öyküsünde o kadar çok dinlemişimdir ki ayrılmak istediğinde ortaya çıkan suçluluk hissi ya da suçlanma korkusundan dolayı karşısındakinin “hata” yapmasının istenmesini..
“Bir hata yapsa ve ben de kendimi suçlu hissetmeden ya da çevrem tarafından suçlanmadan bu ilişkiyi bitirsem”.
Bahsettiğim şey, ayrılmayı isteyen tarafın karşısındakine acıdığı için onun da birini sevip kendisinden ayrılması değil, onun “hata” yapması.
“Peki bu nasıl bir hata yapmasını istersin?” sorusuna gelen en güçlü cevap;
Aldatmadır.
Bu durumda aldatılma isteği;
suçluluk hissinin ya da suçlanma korkusunun yani “SUÇ”un transferidir.
Bu anlamda “suç” ve “aldatılma arzusu” arasında sorgulanması gereken bir ilişki var.
2. Mesele burada bitmiyor.
Bu arzunun daha alt kategorileri var.
Bunlardan biri aldatılma eylemeninin bağımlılığın getirdiği özgürlük hissi kaybının tolerasyonu olmasıdır.
Aldatılmak, kişinin ilişkide kendini en özgür hissettiği alanlardan/anlardan biridir.
Hem karşıdakinin kendisine bağımlı olmadığı düşüncesini yaratır (ortaya çıktığında “vazgeçilmeyi” göze almıştır),
hem de istediği zaman ayrılabilmek için suçlu hissetmeyeceği ve suçlanmayacağı bir zemin elde etmiştir.
Bu yönüyle aldatılmak kişiyi ilişkide özgür bırakır.
Özgürlük tutkuyu artırır.
Buradan hareketle aldatılmadan sonra aldatılanda ortaya çıkan arzu, kaybetme korkusuyla açıklanacak bir tutku durumu değildir.
Bu yanıyla baktığınızda aldatılama arzusu, bir yönüyle daha derinde karşısındakine arzu duymanın arzusudur.
3. Aldatılma arzusunu ortaya çıkartan bir başka husus;
ilişkisinden ayrılmak “istemeyen”, ancak karşısındakini yetersiz gördüğü için his kaybı yaşayan kişilerin aldatılmaya arzu duymasıdır.
Aldatılmanın sonuçlarından birisi, aldatanın bir başkası tarafından kabul edilmesi sonucu ortaya çıkan “değer artışı” durumudur.
Aldatan, bir ilişkisi olmasına ragmen bir başkası tarafından arzulanmıştır, bir başkasına ait olduğu halde, olası böyle bir ilişki pek çok risk içerdiği halde kişi böyle biriyle ilişki yaşamayabilmiştir.
Bu durum aldatılanda aldatan için çarpıtılmış bir değerlilik algısı yaratır.
İlişki yaşadığı kişi onun düşündüğü kadar yetersiz birisi değildir.
Bu açıdan baktığımızda, aldatılma arzusu diğer karşı cinslerin (öteki) arzusunu arzulamaktır.
“Sizin arzuladığınız şeye ben sahibim” düşüncesi bu arzunun yansıması olarak ortaya çıkar.
4. Aldatılma arzusunu işaret eden bir başka husussa cinsel fantazilerdir.
Eskiden marjinal bir cinsel yaşam olarak görülen ancak bugün olağan bir cinsel yaşantı yolunda ilerleyen grup seksi ve kişilerin eşlerinin ya da sevgililerinin kendilerini bir başkasıyla aldatmaları üzerine şekillenen cinsel fanteziler, aldatılma arzusunu işaret eder.
Bu fantezi ve yaşantılardaki motivasyon, ötekiyle “rekabettir”.
Rekabet arzusunun doğal sonuçlarından birisidir, aldatılma arzusu.
Kişi ötekiyle rekabet ederek buradan kendine bir özgüven devşirir.
Bu açıdan aldatılma arzusuyla rekabet arayışı arasında bir ilişki söz konusudur.
Aldatmadan sonra ortaya çıkan suçlanmaktan kurtulma arzusu, bir başkasına hissedilen yoğun aldatma arzusu için meşruiyet…. Ve başkaca psikolojik motivasyonlar… bu başlıklarla yetineyim
***
Tüm bunları toplarsak:
Kişiler bu duyguları ister bilinçli ister bilinçsiz olarak yaşasın, hissedilen bu duygular kişilerde
Hem içten içe bir suçluluk yaratır hem de karşı tarafın duygularına karşı bir empati (aynı zamanda tolerans) geliştirir.
Hissedilen suçluluk ve empati kişinin aldatılma karşısında ilişkiyi bitirme isteğinin frenlenmesine neden olur.
Elbette aldatılma karşısında ayrılığa gidilmesini engelleyen başkaca duygular da söz konusudur, ancak bana göre derindeki “tutucu” faktörler bunlardır.
***
Bu konu, bilinçaltı süreçleriyle ilgili bir meseledir.
Bu arzu çoğu zaman bilinçsiz bir şekilde yaşatılır.
Bilinç haline gelmek üzereyken çoğu zaman kişi tarafından reddedilir.
Aldatılma arzusunun insanın ilkel dönemlerinden kalıntı, acıyı hazza dönüştüren mazoşist bir eğiliminin uzantısı olduğunu düşünüyorum..
Bu ilişkiler açısından bir pataloji midir?
Bu sorunun cevabı “aldatılma arzusu” üzerinde psikanalitik bir çalışma gerektiriyor, ileride başka bir yazımın konusu olsun…