AİLE EKONOMİ YÖNETİMİNİN BAĞLANMAYA ETKİSİ
AİLE İÇİ EKONOMİ YÖNETİMİNİN GÜVEN VE BAĞLANMAYA ETKİSİ
Ekonomi meselesi erkeklerin ilişkideki en bencil alanlarından biridir.
Erkek,
Kadın kazansa da evin ekonomisini belirleme hakkının kendisine verilmesinin olağan olduğunu düşünüyor.
Çalışmıyorsa kadının harcamaları belirleme hakkının zaten olmadığını düşünüyor.
Bu algının uzantıları evlilik içinde edinilen malları kime ait olduğu hususunda da kendisini gösterir.
Eşinden fazla kazanan erkekler, evlilik içinde edinilen herşeyin “kendisine” ait olduğunu, kadının bunlarda hakkının olmadığını düşünüyor.
Çıkan yasalarla kadının evlilikte edinilmiş mallara ortak edilmesini kendisine yapılmış bir haksızlık olarak algılıyor ve kadına mal vermemeyi ya da ondan mal kaçırmayı kendisi mübah görüyor.
***
Bu bencillikler boşanma sürecinde pek çok erkeğin para için kendini de ilişkiyi de değersizleştirmesine neden oluyor.
Parayı kadın üzerinde kontrol aracı olarak kullanmaya çalışıyor.
Pek çok erkek bunu boşanma sonrasına yansıtmaya çalışıyor, boşanma şartlarını kendisinin ilişkiyi control edebileceği şekilde dizayn etmeye çalışıyor.
Söz konusu para olduğunda erkeklerin hemen hepsi kadınlarla ilişkilerinde adalet duygusundan tümden uzaklaşıyorlar.
Evliliğin daha çok kazanan tarafın lehine bir süreç olmadığını, ev işleri, çocuk doğurmak, çocuk bakımı ve daha pek çok hususda kimin neyi daha fazla yaptığının hesabının “yapılmaması” gerektiğini, bunun adil olmadığını unutuyorlar ya da unutmak istiyorlar.
***
Ekonominin ilişki üzerinde erkeğe belirleyici güç tanıması eski ilişki biçiminin aslında aynıyla devam ettiğini gösteriyor.
Sözüm ona ilişkiler modernleşiyor, kadınlar çalışıyor..
Ancak durum da değişen bir şey yok.
Tek fark geçmişte erkeğin ekonomik belirleyiciliği bir kuraldı, şimdi sözüm ona kadın rızası üzerinden gerçeklişiyor. Ki gerçek bu değil.
Erkek,
Evlilik sürerken evin ekonomik ihtiyaçlarını belirlemeke, harcamaları yapmakta karar verici olarak kendini görür.
Bunu kültürel geçmişimize bağlayıp, kendine haklılık zemini yaratmaya çalışır.
Bu düşüncenin kadın tarafından da kabul edilmemesini beklerler, bunun Kabul edilememesini kadının kendisine sevgisizliği, koca olarak önemsememesi yorumlarlar.
Pek çok kadın bu yaklaşımı kabullenmek zorunda kalıyor.
Çünkü, kültürel olarak da onaylanan bu davranışa itiraz ederse evliliği bozan taraf olmakla suçlanmaktan kaygı duyar ve
gerçekte hiçbir karşılığı olmayan,
tamamen erkeğin kendini değersiz hissetme kaygısının başedilememesinden kaynaklanan bir davranışı istemese de kabullenir.
Kadın bunu kerhen kabul edip evliliğin sürmesini sağladığını düşünse de erkeğe gerçek anlamda güven ve bağlılığın gelişimini engeller.
Ayrıca eğer kadın çalışıyorsa kazancı hakkında söz sahibi olamamak kendisini kullanılmış hissetmesine, değersiz hissetmesine neden olur.
Bu duygular erkeğe karşı derinden bir antipati oluşturur.
***
Evlilikte güven bağlılık isteniyorsa ilk kural;
Erkeğin evlilik içinde üretilen herşeyin “ortak” olduğunu, kendisinin daha çok kazanıyor olmasının evlilik içinde bir üstünlüğünün olmadığını,
kadın çalışsa da çalışmasa da evlilikte üretilen herşeyin nasıl harcanacağına ynı oranda söz hakkı olduğunu,
evin bir bütçesnin olması gerektiğini ve bu bütçenin kadınla birlikte yapılıp uygulanması gerektiğini erkeğin kabul etmesidir.
“Eşim bana bıraktı”, “eşim erkeğin evde belirleyci olmasını” istiyor söylemleri masaldan başka bir şey değildir.
Erkeklerin kendini kandırması, baskı altına aldığı kadının kendi içsel rahatsızlıklarını kapatmak için güya böyle bir ilişki istiyormuş gibi konuşması gerçek değildir.
Hiçkimse elindeki imkanı mecbur hissetmediği sürece bir başkasına bırakmaz.
***
Ailede ekonomide “ortaklık” yoksa ilişkide güven yetersizdir, bağ kusurludur.
Ekonomik varlığımız hem fiziksel hem de toplumsal varlığımızın teminatıdır. Bu açıdan ekonomik hayatımız “varoluşsal” bir öneme sahiptir.. Bu nedenle ekonomik bir özne olarak kadının evlilikte inkarı, kadının bir kişi olarak da evlilikte inkarıdır.
***
Gözlemim odur ki;
Aile içi ekonominin yönetiminde erkeğin açık ve paylaşımda olduğu aileler,
diğer ailelere göre daha huzurlu bir yaşantıya sahiptir.
Kadınlar ve çocuklar kadar mutludur çünkü açıklık ve paylaşım güven yaratır, değerli hissettirir, aidiyet yaratır.
Erkek de mutludur çünkü sorumluluk paylaşılmıştır, kendini daha güvende hisseder.. Ayrıca kontrolü elden bırakılmadan gerçek anlamda güvenip güvenemeyeceğinizi bilemezsiniz. Güvenmeden de bağlanamazsınız…
Herkese iyi pazarlar…