ÇİFT TERAPİLERİ & AİLE DANIŞMANLIĞI PSİKOTERAPİNİN ALANI MI?
Çift terapilerine talep son 10 yıldır giderek artıyor.
Sadece bugünün çiftleri değil, kırk yaş üstü jenerasyonda sorunlarının çözümü için
dostlarının, aile büyüklerinin, eşrafın kapısını değil çift/aile danışmanlarının kapısını aşındırıyor.
“Bir yastıkta kocanan” ilişkilerin sonuna geldik.
“Bir yastıkta kocamak” için yaşanan ilişkilerin kendine göre “sorun çözme biçimleri” vardı.
Toplumun çoğunluğu bu “düşü” paylaşıyordu.
Çift arasında “arabulucu” rolü bu gayeyle üretilmişti.
Ara bulunur, evlilik sürer, bir yastıkta kocanırdı!..
Bir yastıkta kocayabilmek için ayrılıklar olumsuzlanır, ayrılıklar tenzihen değil tahrimen “mekruh” sayılırdı.
Lakin artık bu yolun sonuna geldik.
Aile, artık insanlığın son kalesi değil!
***
“Aile danışmanlığı” hizmetleri eski sorun çözme biçimlerimizin bir uzantısı gibi çalışıyor.
Analitik bir bakış yerine, “sorun çözme odaklı” bir yaklaşım söz konusu.
Bu açıdan aile danışmanlarının yaptığı çalışmaya “çift terapisi” demek doğru değil, eğer “çift terapisi” olarak tanımlanabilecek bir psikoterapötik yöntem varsa.. ki böyle bir yöntem yok!
Bireysel terapi var, grup terapi var ancak literatürde “çift terapi” adı altında bir uygulama yok.
“Çift terapi” üzerine teorik bir çalışma yok, bir psikoterapi yöntemi de yok.
Ancak, bu alanla ilgili hem teorik hem de pratik düzeyde çalışanlar var…
Bugün itibariyle “aile terapistlerinin” ya da “aile danışmanları”nın yaptığı görüşmeler bir psikoterapi görüşmesi değil.
Sanırım,
“aile danışmanı” cümlesi yeterince ağırlık hissettirmediği ya da bilimsellik çağrıştırmadığı için bu kavram öne çıkartılıyor:
Aile terapileri!
Bu görüşmelerde bilimsel bir yöntem/çalışma varmış imajı doğuruluyor!
Peki böyle mi?
Türkiye’de aile danışmanlığı sertifikası almak için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı bir kursa gitmeniz yeterli.
Saat süresi ve içeriğini söz konusu kurumun kendi kafasına göre doldurduğu (çünkü bir standardı yok!),
içine biraz teorik psikoloji,
biraz iletişim,
biraz da kişisel gelişim serpiştirdiği,
450 saatle 3 bin saat arasında değişen,
bugünün rakamlarıyla 7-50 bin tl arasında değişen fiyatlarla eğitim veren,
eğitimden çok ticari bir sektör görüntüsü veren,
kursa başvuran herkesin geçtiği (psikoteknik belgeleri de böyledir, giren herkes geçer!) başvuran hiç kimsenin “başarısız olmadığı” sertifikalar bunlar…
Mesleki bir kıskançlık yapmış gibi görünmek istemem (ama yapıyorum sanırım) ancak bu sertifikalarla birisi “terapist” oluyorsa ve yaptığı şeyin adına da “psikoterapi” diyorsa,
en hafif tabirle saçmalık bu!
Benzer bir durum “ilişki terapistliği” tanımı için de söz konusu.
“İlişki terapisi” diye bir psikoterapi ekolü yok.
“İlişki terapisti” diye bir mesleki terminoloji de yok.
Siz “ben yaptım oldu” diyorsanız, başka tabi!..
Bu nedenle,
“aile danışmanlarının, yaşam koçlarının, flört ilişkilerine danışmanlık yapanların ve bu kişilere bu sertifikayı veren kurumların” işlevleri;
benim için “tartışma” bir konusu değil.
Beni ilgilendiren bir tarafı da yok.
Talep var ki sektör oluşmuş!
Benim için önemli olan, “Aile danışmanlığı” ya da “ilişki terapisi” başlığı altında “bilimsel bir düşüncenin” icra edildiği algısı.
Bu işlerle uğraşanların “terapi/psikoterapi” kavramlarını hem gelişigüzel kullanmaları hem de istismar etmeleri.
Bana göre;
Aile danışmanlarının, yaşam koçlarının, flört ilişkileri üzerine çalışanların, kişisel gelişim uzmanlarının yaptığı görüşmeler psikoterapi değildir.
“Aile danışmanlığı”; eski ilişkilerin çözüm yöntemlerinin içine biraz psikoloji karıştırılarak bugüne yansıtılmasıdır.
Yapılanın psikoterapi olmadığının ana göstergelerinden biri:
Söz konusu uzmanın o ilişkinin sorununu çözüp, ilişkiyi/evliliği kurtarmaya çalışması, evliliğin sürmesi için motivasyon oluşturmaya çalışmasıdır.
(sonra ki yazımda bu yazdıklarımla çelişeceğim!)
İşte bu yaklaşım, eski ilişkilerin davranışıdır. (yapılanın doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum).
Danışman, çiftin ne hissettiğini değil, o “ilişkinin/ailenin” nasıl kurtulacağına odaklanır.
Bu alan üzerine çalışan yerli ve yabancı psikoterapistlerden bir kısmının da benzer bir yaklaşımı benimsediğini görüyorum, okuyorum.
Ancak bana göre Psikoterapi böyle bir eğilim göstermez; olaylara, durumlara yargı geliştirmez, bir şeyin “tarafı” olamaz. (evliliğin ya da ayrılığın, ferdiyetin ya da ailenin)
Psikoterapi ve psikoterapist;
o şeyin neden öyle olduğunu anlamaya çalışır, anladığı hususlarda danışanını/hastasını bilinçlendirir.
Psikoterapinin ve psikoterapistin sınırı burasıdır (bu konu da sübjektivite içeriyor, bu yüzden burada da “bence” demeliyim!).
Bu nedenle:
Görüştüğüm çiftlerden sıklıkla aldığım
“Sizce bu evliliği kurtarmak için ne yapmalıyız?”
“Sizce bizim ilişkimiz bitti mi yoksa sürdürmeli miyiz?”
sorularına verilen cevabın, psikoterapiyle bir ilgisi yoktur.
Bu soruya verilen cevaplar, cevap verenler (psikoterapist ya da değil) bir uzman görüşünü değil kişisel görüşlerini belirtmektedir.
***
Şimdi gelelim sorunun daha önemli olanına:
Hangi meslekten geliyor olurlarsa olsunlar, aile danışmanlarının yaptığı psikoterapötik bir çalışma değilse, yapılan bir arabuluculuk ise;
- ÇİFTLERİN SORUNLARI PSİKOTERAPİNİN ALANI MIDIR?
- Çiftlerin sorunları “klinik” olarak tarif edilebilir mi, tanımlanabilir mi?
- Çift sorunlarıyla çalışmanın bilimsel bir yöntemi var mıdır?
Devam edeceğim…