BAĞLANMA SORUNUNU NEDEN ÇÖZMELİSİN?

Bağlanma Sorunu Neden Çözülmeli?
İnsan, ilişkiler içinde şekillenen bir varlık… Hepimiz bir başkasına yönelerek, onunla bağ kurarak var oluruz. Ancak bu bağ her zaman sağlıklı kurulmaz. Kimimiz sevdiğimizde fazlasıyla yapışır, kimimiz mesafe koymadan duramaz, kimimiz ise hiçbir zaman tam olarak güvenemeyiz. Ama hepimiz bu sorunlardan az ya da çok nasibimizi alırız, insan olmamızın doğasıdır bu.
Tüm bu ilişki tarzlarının arkasında yatan temel mekanizmalardan biri, “bağlanma örüntülerimizdir”. Bağlanma sorunu deyince sadece çocukluk travmaları değil, bütün bir hayat boyunca süregelen ilişki kurma biçimlerimiz anlaşılmalı. Bu yazıda, bağlanma sorunlarının neden sadece kişisel bir zorluk değil, çözülmesi gereken çok katmanlı bir problem olduğunu; ruh sağlığına, beden sağlığına ve kişiler arası ilişkilere etkileriyle birlikte tartışacağı.
1. Bağlanma Sorununun Ruh Sağlığına Etkisi
Bağlanma biçimimiz, yalnızca ilişkilerimizi değil, duygularımızı yönetme kapasitemizi de belirler. Eğer çocuklukta tutarsız, kaygılı ya da mesafeli bir bakım deneyimi yaşanmışsa, bu birey ileriki yaşamında duygularını bastırmaya, reddetmeye ya da taşkın bir şekilde dışa vurmaya eğilimli olur.
Araştırmalar, güvenli bağlanma geliştiremeyen bireylerde depresyon, anksiyete bozuklukları, kişilik bozuklukları ve bağımlı ilişki örüntülerinin daha sık görüldüğünü göstermektedir. Psikanalist ve bağlanma kuramcısı John Bowlby, bu durumu şöyle özetler:
“Bağlanma yoksunluğu, sadece çocukluğu değil, bütün bir ömrü etkiler. Duygusal yalnızlık, zamanla zihinsel çöküntüye dönüşür.”
Kaygılı bağlanan bireyler ilişkide terk edilme korkusuyla aşırı yapışırken, kaçıngan bağlananlar duygusal yakınlıktan kaçar, bu da kronik yalnızlığa neden olur. Klinik çalışmalarda, bu örüntülerin tedaviye direnç, tekrar eden ilişkisel krizler ve düşük benlik değeriyle yakından ilişkili olduğu saptanmıştır. Yani bağlanma problemi yalnızca bir “ilişki sorunu” değildir; kişinin kendi içsel bütünlüğünü tehdit eden, ruh sağlığını temelden etkileyen bir yapıdır.
Bağlanma Bozukluklarıyla İlişkili Psikiyatrik Sorunlar:
· Kaygılı, kaçıngan veya dezorganize bağlanma stillerine sahip bireylerde depresyon, anksiyete bozuklukları, borderline kişilik bozukluğu ve dissosiyatif bozukluklara daha sık rastlanır.
· Mikulincer & Shaver (2007): “Attachment in Adulthood” adlı çalışmada, güvensiz bağlanmanın özellikle kaygılı bağlanmada yoğun ruminasyon, panik ve ilişkisel kaygılarla ilişkili olduğunu; kaçıngan bağlanmada ise duygusal uzaklık, içe kapanma ve savunma mekanizmalarıyla bağlantılı olduğunu göstermiştir.
Klinik Bulgular:
· Fonagy et al. (2002) ve Main & Hesse (1990) gibi araştırmalar, bağlanma örüntülerinin özellikle erken çocukluk döneminde oluşan içsel çalışma modellerinin (internal working models) psikopatolojinin gelişiminde etkili olduğunu ortaya koyar.
· Van IJzendoorn & Bakermans-Kranenburg (1996): Meta-analizlerinde, güvenli bağlanmaya sahip bireylerin duygusal regülasyon becerilerinin, travma sonrası iyileşme hızlarının ve empatik yanıtlarının anlamlı ölçüde daha yüksek olduğunu gösterir.
2. Bağlanma Sorununun Beden Sağlığına Etkisi
Zihin ve beden birbirinden ayrı değil; bunu en çok da bağlanma üzerinden anlayabiliriz. Uzun süreli bağlanma sorunları, sadece psikolojik değil, fizyolojik stres tepkilerini de etkiler. Özellikle güvensiz bağlanma örüntülerine sahip bireylerde, vücudun stresle başa çıkma sistemi olan HPA aksı (hipotalamus–pituiter–adrenal sistemi) düzensiz çalışmaya başlar.
Bu durum, kronik olarak yüksek kortizol (stres hormonu) düzeyleriyle sonuçlanır. Sürekli tetikte olma hali, zamanla bağışıklık sistemini baskılar. Uyku bozuklukları, sindirim sistemi sorunları, hatta kardiyovasküler hastalıklarla bile ilişkilidir. Bağlanma araştırmacısı Allan Schore’un ifadesiyle:
“Bağlanma deneyimleri yalnızca kalbi değil, beyindeki duygusal merkezleri de şekillendirir. Bu etki bedenin tamamına yayılır.”
Ayrıca araştırmalar, çocuklukta sağlıksız bağlanma yaşayan bireylerin erişkinlikte psikosomatik hastalıklara (örneğin kronik ağrı, baş ağrısı, mide-bağırsak sorunları) daha yatkın olduğunu gösteriyor. Bu bireyler bedenin verdiği sinyalleri çoğu zaman doğru okuyamaz; ya yok sayar ya da abartılı yorumlar.
Fizyolojik Etkiler: Bağlanma Problemlerinin Beden Sağlığına Etkileri
Nörobiyolojik ve Endokrin Etkiler:
· Bağlanma sorunları stres tepkisini düzenleyen HPA aksı (hipotalamus-pituiter-adrenal) üzerinde doğrudan etkilidir.
· Gunnar & Quevedo (2007): Kronik güvensiz bağlanmaya sahip çocuklarda kortizol düzeylerinin kronik olarak yüksek olduğu, bu durumun da bağışıklık sisteminde baskılanmaya, uyku bozukluklarına ve öğrenme güçlüklerine yol açtığı gösterilmiştir.
Bağlanma ve Beyin Gelişimi:
· Schore (2001): Özellikle ilk üç yıldaki duygusal bakım ve güvenli bağlanma ilişkileri, sağ orbitofrontal korteksin (duyguların düzenlenmesi ve empatiyle ilişkili alan) gelişiminde belirleyicidir.
Psikosomatik Hastalıklarla İlişki:
· Taylor et al. (2000): Bağlanma stilleri ile bağışıklık sistemi, iltihabi süreçler ve kardiyovasküler hastalıklar arasında bağlantı bulunduğunu göstermiştir.
· Güvensiz bağlanmanın, kronik ağrı, fibromiyalji, IBS (irritabl bağırsak sendromu) gibi psikosomatik tablolarda daha sık görüldüğü gösterilmiştir.
3. Bağlanma Sorununun İlişkiler Üzerindeki Etkisi
İlişkilerdeki sık tekrar eden krizlerin, geçmeyen güvensizliklerin, bir türlü çözülemeyen uzaklık–yakınlık problemlerinin arka planında çoğu zaman bağlanma sorunu yatar. Güvensiz bağlanan biri, ilişki içinde ya boğucu şekilde talepkâr, ya da soğuk ve mesafeli olur. Her iki durumda da ilişkilerde süreklilik ve derinlik kurmak zorlaşır.
Romantik ilişkilerde bu durum daha da belirgin hale gelir. Hazan ve Shaver’in klasik çalışması, bağlanma stilinin ilişkilerdeki kıskançlık düzeyinden cinselliğe kadar birçok alanı etkilediğini göstermiştir. Kaygılı bağlanan bireyler genellikle “beni bırakma” korkusuyla yoğun duygusal iniş çıkışlar yaşar; kaçıngan bağlananlar ise duygusal yakınlıktan kaçtıkları için derin bağ kuramazlar.
Bu örüntü yalnızca romantik ilişkilerle sınırlı değildir. Ebeveynlik biçimimizi, çocuklarımızla kurduğumuz bağı, hatta arkadaşlıklarımızı ve iş hayatımızdaki ilişkilerimizi bile belirler. Bir bireyin bağlanma sorunu çözülmeden, sağlıklı sınırlar, karşılıklı güven ve duygusal açıklık kurması oldukça zordur.
Kişilerarası İlişkiler: Bağlanma Sorunlarının Sosyal Etkileri
Romantik ve Yakın İlişkilerde:
· Hazan & Shaver (1987): Romantik ilişkilerde bağlanma stillerinin, bireylerin bağlılık, kıskançlık, güven ve iletişim örüntüleri üzerinde belirleyici olduğunu ortaya koymuştur.
· Kaygılı bağlanan bireyler aşırı yapışkan ve kıskanç olabilirken; kaçıngan bağlananlar duygusal mesafeyi korur, ilişkilerde istikrarsızlık yaşar.
Ebeveynlik:
· Main, Kaplan & Cassidy (1985): Ebeveynlerin bağlanma stillerinin, çocuklarına nasıl bağlandıkları üzerinde etkili olduğunu ve bağlanma örüntülerinin nesiller arası aktarılabildiğini göstermiştir.
Mesleki ve Sosyal İşlevsellik:
· Bartholomew & Horowitz (1991): Güvensiz bağlanan bireylerin sosyal ilişkilerde daha az tatmin yaşadığı, iş yerinde zorluklar ve sosyal izolasyonun daha sık olduğu bulunmuştur.
Sonuç:
Bağlanma sorunları, yalnızca bireysel bir kırılganlık alanı değil, ruhsal, bedensel ve toplumsal düzeyde etkileri olan karmaşık yapılardır. Sağlıksız bağlanma örüntüleri, zamanla kişiyi içsel yalnızlığa, bedensel hastalıklara ve ilişkisel kopukluklara sürükler. Bu yüzden bağlanma sorunlarını görmezden gelmek değil, üzerinde çalışmak gerekir. Çünkü yalnızca güvenli bağ kurabilen bir insan, gerçek anlamda sevebilir, dayanabilir, dönüşebilir.
Kaynaklar:
· Bowlby, J. (1969). Attachment and Loss.
· Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in Adulthood.
· Gunnar, M. R., & Quevedo, K. (2007). The Neurobiology of Stress and Development.
· Van IJzendoorn, M. H., & Bakermans-Kranenburg, M. J. (1996). Meta-analyses of attachment.
· Hazan, C., & Shaver, P. R. (1987). Romantic Love Conceptualized as an Attachment Process.
· Schore, A. N. (2001). The Effects of Early Relational Trauma on Right Brain Development.
· Taylor, S. E., et al. (2000). Biobehavioral responses to stress and their relation to health.